Roberto Ardigo Kimdir, Hayatı, Eserleri, Hakkında Bilgi

ARDIGO, Roberto (1828-1920)

İtalyan bilge. Doğa verilerine dayanan Bilimsel Pozitivizm’i İtalya’da kurmuştur.

Cremona yakınında Casteldidone’de doğdu, iki kez intihar girişiminde bulundu, Padova’da öldü. Ardigo, öğrenim çağına gelince ailesi, ona daha iyi bir okuma olanağı sağlamak amacıyla Mantova’ya yerleşti. İnançlarına çok bağlı bir Katolik olan annesinin etkisiyle kendini dine verdi, rahip oldu. Tüm yaşamı boyunca annesinin anısına, duygularına bağlı kaldı. Annesi ile babasının ölümleri üzerine Rahip Martini onu korudu ve manastırda kaldığı sürece yardım etti. Ardigo, 43 yaşma gelince kendi inançlarıyla bağdaşmadığını anladığı manastırdan ayrıldı, felsefe çalışmalarına koyuldu. İnsan bilgisinin duyumlardan kaynaklandığı görüşündeydi. Kendi anlatımına göre bu kanıya, bir gün kırmızı bir güle bakarken ansızın varmıştı. Bu düşünce değişimi çelişkiye düştüğü kilise ile bütün bağlarını koparmasına yol açtı.

Ardigo, felsefe alanındaki yeni görüşleri nedeniyle çevresinde büyük ilgi uyandırdı; çağrıldığı Padova Üniversitesi’nde 1881-1909 yılları arasında felsefe tarihi okuttu. Son yıllarını, savunduğu temel düşünceleri açıklamakla, bu görüşlere belli bir felsefe düzeni kazandırma çalışmalarıyla ve karşı çıktığı idealizmi eleştirmekle geçirdi.

Ardigo’nun pozitivizmi Comte’taki gibi tarih ve toplum olayları üzerinde yoğunlaşmaz. Onun ilgi alanı, doğa ve bilim verileridir. Comte’tan etkilenerek benimsediği düşünce, olguların gerçekliği ve bilginin yalnız olgulardan kaynaklandığıdır. Bilgi, bir olguyu başka olgularla, doğrudan doğruya, ya da düşünceler, ilkeler veya anlayış gücünün oluşturduğu biçimlendirmeler yardımıyla, bağdaştırmaktır. Olgunun açıklanması bu karşılıklı ilişkilerin saptanmasına, aradaki bağlantıların bulunmasına bağlıdır. Bilimin görevi de budur. Bilimi oluşturan bilginin kaynağı duyularla sağlanan olgu verileridir. Felsefe bunları konu edindiğinden dolayı bir bilimdir. Bilimin tümevarım yöntemini uygulayabilmesi için ilkelerinin olgulara dayanması, kesin geçerlik kazanması gerekir. Olgulara ve duyu verilerine dayanan bilginin sağladığı bilim bu ilkeleri doğa ile bağlantılı kılar, onlara geçerlik kazandırır.

Metafizik, doğa olgularına dayanmaz; onun kaynağı olgulardan soyutlanmış kavramlar, bu kavramlardan oluşan ilkelerdir. Bundan dolayı da metafizik bilim değildir.

Felsefenin alanı

Bir bilim olarak felsefe, yalnızca, genel sonuçları birbiriyle bağdaştıran bir “birleştirici öğreti” sayılamaz. Bunun yanı sıra, doğa bilimlerinin çalışmaları dışında kalan sorunları konu edinen, özel öğretilerin oluşturduğu bir bilgi alanıdır. Felsefe bu niteliğiyle, düşünce olgusunu ele alan ruhbilim, mantık, bilgi, estetik, toplumbilim, ahlak ve ekonomi gibi alanları kapsar. Felsefe, “seçik olmayanın” (indistinct) alanı üzerinde uğraşır. Doğabilimlerinin uğraş alanı “seçik olandır”. Gerçekte, seçik olmayan bütün alanlar için ortak bir kökendir. Bu anlamda seçik olanın da temelindedir.

Ardigö’nun felsefesinde, özgün bir yer tutan, seçik olmayanın alanı, Spencer’in öğretisinde görülen “bilinmez” ile örtüşür. Bilinmez ile seçik olmayan arasındaki başlıca ayrım şudur: Seçik olmayanın alanı, bilinmeyen değil, henüz kesinlik ve yeterli bir açıklık kazanamamış olandır. Gerçekte, seçik oimayangöreli-dir: Belirli bir bilgi bütünü bağlamında seçik sayılabilecekler başka bir bilgiyi açıklamakta kullanıldıklarında seçik olmayanın alanına girerler.

Ardigo, çizdiği bu ayrımla, bilinen tüm gerçekliğin doğal durumunu açıklamaya çalışmıştır. Doğal olgudan tinsel olguya dek, gerçekleşen tüm oluşumlar, seçik olmayandan seçiğe dönüşüm sürecini sergilerler. Bu, sürekli ve zorunlu bir geçiştir. Ancak seçiğin bu doğrultuda seçik olmayanı tüketmesi de söz konusu değildir. Seçik olan sonludur, seçik olmayan ise sonsuzdur; bitmez, tükenmez.

Sonsuzluk, başı sonu olmayan sürekli bir gelişimdir. Bu gelişmenin doğaüstü bir nedeni, bir kuralı yoktur. Bütün doğal oluşumlar sonsuzluktan başlar, yine sonsuzluğa dönerler. Bu nedenle, oluşum bir dönüşüm niteliğindedir.

Ardigö’ya göre, ahlak alanında, dinlerin öngördüğü davranış kuralları gerekli değildir; usçuluğun benimsediği ahlak ilkeleri de yetersizdir, insan, kendi varlığının bilincine vardığında yan tutmaksızın, özveriyle davranabilir; bu davranışlar ise doğal ve toplumsal etkenlerle açıklanabilir. Bu etkenleri belirleyen idealler toplum tepkilerini bireyin vicdanında kurallar ve ahlaki yaptırımlar olarak biçimlendirir.

•    YAPITLAR: Öpere, 12 cilt, 1882-1918, (“Yapıtlar”); La scienza dell’educazione, 1893, (“Eğitim Bilimi”).

•    KAYNAKLAR: F.Amerio, Ardigo, 1957, bibliyografya içerir.

Türk ve Dünya Ünlüleri Ansiklopedisi

Daha yeni Daha eski