Tümeller Tartışması, Kavramı, Problemi, Meselesi, Nedir, Filozofların Düşünceleri, Hakkında Bilgi

Tümeller

Tümeller, tümcelerde yüklem görevi yapabilen sıfat, tür adı gibi genel terimlerin dile getirdikleridir. Tümellerin bir felsefe oluşturması bunların ne anlamda varolduklarına dayanır. Tümeller, algıyı ve buna bağlı olarak nesneleri sınıflandıran insan zihninden bağımsız olarak bir varlık taşır mı? Bu soruyu olumlu olarak yanıtlayan felsefi görüşe “gerçekçilik”, olumsuz olarak yanıtlayana da “adcılık” denir. Platon’dan kaynaklanan bir uslamlama şöyledir: Pek çok değişik tikel nesnede özdeş olan özellikler buluruz. Aynı renk, aynı biçim, aynı tür, aynı doğa, birden çok tikelde bulunabilir. Bu, çok sayıdaki tikelde özdeş ya da ortak olan tümelli-ğin varlığı onu taşıyan tikellerle açıklanamaz. Öyle ise, tümeller de gerçek anlamda vardır. Platon’un gerçekçiliği bir uç tutumdur. Ona göre, tümeller tikellerden bağımsız olarak ve onlardan daha öncelikle vardır (ante rem). Aristoteles, bu uç tutumu yanlış bulmuş ve Platon’un tümeli töz saymak yanılgısına düştüğünü ileri sürmüştür. Töz, Aristoteles’e göre, bu ya da şu nesnedir. Yani töz gösterilebilir. Tözün üzerindeki tümeli göstermek ise ancak tikeli göstermekle olanaklıdır. Töz tikel olduğuna ve ancak tözler bağımsız varlıklar olarak gösterilebildiklerine göre, tümeller onları taşıyan tikel nesnelerden bağımsız olarak varolmazlar. Aristoteles’e göre tümeller gerçeklikte, yalnızca tikel nesneler üzerinde vardır (in rebus).

Tümeller üzerindeki tartışmalar Orta Çağ’ da alevlenmiş ve ortaya değişik görüşler atılmıştır. Bu tartışmalar mantık ve metafizik düzeyinde sürmüş olmakla birlikte, onlan asıl hazırlayan, Tanrı kanıtları ve kutsal üçleme ile ilgili hesaplaşmalardır. Roscelinus tümellerin bağımsız varlık olmaları bir yana, tikeller üzerinde bile var olmadıklarını öne sürdüğünde gerçekçiliği yadsıyordu. Ona göre yalnız tikeller vardır, genel terimlerle tikeller arasındaki kimi benzerlikleri adlandırırız. Tümeller bu adlar ötesinde bir şey değildir. Böylece ortaya çıkan adcılığın tanrıbilim üzerindeki sonuçlan Skolastikler için büyük sakıncaydı. Buna tepki olarak Anselmus, değişik nesnelerin benzer görünebilmelerinin, ortak ya da özdeş bir tümeli gerçekte taşımalarına bağlı olduğunu savundu. Ona göre tümeller nesneler üzerinde (in rebus) varolmanın yanı sıra, hem zihnimizde (post rem), hem de henüz evreni yaratmadan önce Tann’nın zihninde vardır (ante rem). Abaelardus’, Anselmus’un bu savlannı benimser; ancak, tümellerin nesnelerde de zihinlerde de kavramlar olarak varolduklarını düşünür. Tümeller nesnelerin durumlarıdır (status), birçoğunun bir arada ortak olarak taşıdığı koşullardır. Bu durum ya da koşullar ise ancak kavramlarda varlık kazanır. Bu nedenle, Abaelardus’un görüşüne “kavramcılık” (conceptualism) denmiştir.

Aynı çağlarda Champeaux ’lu Guillaume gibi yalnızca tümellerin varolabileceğim savunan aşırı gerçekçiler ve adcılıkla gerçekçilik arasında uzlaşımlar arayan Bath ’lı Adelhard gibi filozoflar da bulunmaktaydı. Aquino’lu Thomas orta skolastik dönemin bu konuda ulaştığı sonucu dile getirir. Bu da Anselmus’un tümellere her üç anlamda da varlık yükleyen görüşüdür. Geç skolastik dönemin büyük düşünürü Occam’lı William adcılığı yeniden diriltmiş ve büyük bir güçle savunmuştur. Ona göre, yalnızca tikel nesnelerin varlığından söz edilebilir. Tümeller tikellerden yaptığımız soyutlamalar olup, zihnimizde algıya dayanan bir kavram, dilimizde de bir ad olmaktan başka varlıklan yoktur. Adcılık daha sonraları Ingiliz deneyci geleneğinde sürmüş, usçular ise gerçekçiliğe daha yakın olmuşlardır. Çağdaş felsefede Russell ve onu izleyen kimi mantıkçılar gerçekçiliği, Price  ve Goodman da adcılığı savunmaktadırlar.

Türk ve Dünya Ünlüleri Ansiklopedisi

Daha yeni Daha eski