Yazgı (Kader) -Felsefede- Filozofların Görüşleri

Yazgı

Felsefe tarihinde yazgı, değişik dönemlerde, üzerinde çok durulan bir konu olmuştur. Felsefeyle doğrudan ilgilenmeyen düşünürler, yazarlar bile yazgıyı insanın değişmez bir varlık sorunu olarak görmüş, değişik yorumlarla ona bir açıklık getirmeye çalışmışlardır. Eski Anadolu, Yunan ve Latin düşüncesinde yazgı aydınların üzerinde durdukları ortak bir sorun niteliğindedir. Bütün aydınlan ilgilendiren, düşünce tarihi boyunca çözüm bekleyen bir sorun olmasına karşılık, yazgıyı inançla bağlantılı kılarak felsefe alanına sokan, ona bağımsız bir felsefe sorunu biçimi kazandıran ilk tannbilimci Augustinus olmuştur.

Augustinus’un üzerinde durduğu yazgı, insan usunun bütün varlık sorunlarına, özellikle Tann’ya açık bir çözüm bulma gücünden yoksun olduğu inancından kaynaklanır, insan usunun kavrayış gücünü aştığından “bilinemez” diye nitelenen sorunlar karşısında benimsenen tutuma “agnostisizm” denir. Augustinus’un ele aldığı “agnostisizm”in temel konusu Tann kavramı çevresinde yoğunlaşan sorunlardır. Bu sorunların çözümünde, insana yardımcı olabilecek tek ışık, Tanrı’nın kayrasıdır, insan bir “yazgı varlığı ”dır, onun gideceği yolu, yapıp edeceklerini, Tann özgür istenciyle, sınırsız bilgisiyle önceden bilmiş belirlemiştir, insan bu belirlenmiş alanın dışına çıkarak, usunun gücünü aşan konularım bilemez, onlara kesin bir çözüm getiremez. Augustinus’un ilk evren tarihi sayılan De Civitate Dei (“Tanrı Devleti Üstüne”) adlı yapıtında “insanın mutluluğu ve ilk suçtan arınması Tann istencine bağlıdır,” biçiminde dile getirdiği görüş, kendinden sonra, tanrıbilim alanında üzerinde en çok durulan bir sorun olmuştur. Tann’mn, yarattığı insanlara önceden çizdiği yol kesindir; kişinin bu yolu değiştirme olanağı yoktur. Kişiye düşen yalnız, daha önce-
den “belirlenmiş olanı ” yapmak, ona uymaktır. Yazgı (praedestinatio) kavramıyla açıklanan bu inanç 7. yy’dan sonra bütün “Kilise Babaları”nı ilgilendirmiş, Orta Çağ boyunca sürmüştür. Beda Venerabilis, bunu Ingiliz tannbilimciliği-nin temel sorunu durumuna getirmiştir. Orta Çağ’m işlediği bu sorun, Tann’mn yüce, usla kavranılmaz, yalnız nitelikleri düşünülebilen bir varlık olduğu görüşü sonradan Cusanus, Descartes, Leibniz, Spinoza, Kant gibi felsefesine usu temel yapan bilgeleri de etkilemiştir.

Hıristiyan felsefesi, özellikle tannbilim, yazgı sorunu konusunda usun tek başına yeterli olamayacağını, inanın ışığından yararlanması gereğini savunmuştur. Rasyonalist filozoflar yazgıyı bağımsız bir sorun olarak değil de Tann varlığının bütünü içinde görmüşlerdir. Bütün tektanncı dinlerin ortak konusu olan yazgı İslam düşüncesinde daha geniş bir yer tutar. Kuran ve Hadis’ten kaynaklanan yazgı sorunu Yeni-Platonculuk’tan esinlenen tasavvufta da önemlidir. Özellikle Sünnî geleneğe bağlı tarikatlar için yazgı insanın vazgeçemeyeceği temel sorundur. Gazali, Muhyiddin-i Arabi gibi düşünürler yazgıyı “tartışılmaz bir sorun ” olarak görmüşler, onu usun, anlayış gücünün üstünde bir gerçek saymışlardır.

Gerek Hıristiyan, gerek İslam tannbilimi, gerekse yazgıyı bir insan sorunu olarak gören düşünce çığırlan bu konuda geliştirici, yeni bir çözüm ortaya atamamış, birbirinden kaynaklanan yorumlarla yetinmiştir. 19. yy sonlanna doğru ortaya çıkan ve insanı bilinemeyen konular karşısında bir “kaygı”, bir “korku” varlığı diye gören “Varoluşçuluk ” akımında da, dolaylı olarak yazgının yer aldığı,yalnız soruna değişik bir açıdan bakıldığı gerçektir.

Türk ve Dünya Ünlüleri Ansiklopedisi

Daha yeni Daha eski