Claude Adrien Helvetius Kimdir, Hayatı, Eserleri, Hakkında Bilgi

HELVETIUS, Claude-Adrien (1715-1771)

Fransız, filozof ve eğitimci. İnsanların ahlaksal yetileri açısından doğuşta eşit olduklarını, sonraki farklılıkların çevre ve eğitim koşullarından oluştuğunu ileri sürmüş, ahlakta Hazcılık’ı fiziksel anlamda yorumlamıştır.

27    Ocak 1715’te Paris’te doğdu. 26 Ocak 1771’de aynı kentte öldü. Ünlü ve saygı gören bir hekim ailesinden gelmiştir. Babası kraliçenin başhekimiydi. Louis-le-Grand Koleji’nde eğitim gördü. Henüz 23 yaşındayken ailesinin saraya yakınlığı sayesinde, saray çiftliklerinin başına getirildi. Kısa sürede büyük servet kazandı. Bunu düşünür ve sanatçıları korumada kullanan Heîvetius, bir süre şiir yazdı. Evi, günün yazarları için toplantı yeri oldu. 1751’de görevini bıraktıktan sonra Paris’in dışındaki evine çekilerek kendini felsefe çalışmalarına verdi. 1758’de yayımladığı De l’Esprit (“Anlık Üzerine”) büyük tepki ile karşılandı. Dinsel çevreler, yöneticiler ve çağın tanınmış düşünürlerinin pek çoğu,sapkın ve yıkıcı buldukları bu yapıtı suçladılar. Sorbonne Üniversitesi’nin aldığı karar üzerine kitap yaktırıldı. Heîvetius bu tepki karşısında bir süre Fransa dışına çıkmak zorunda kaldı, İngiltere ve Almanya’yı dolaştı. Kendisini eleştirenler arasında Voltaire, Rousseau, Diderot ve d’Alembert’de vardı. Heîvetius, Fransa’ya dönünce, düşüncelerini daha da büyük güçle savunan De l’Homme; de ses facultes intellectuelles, et de son education (“İnsan Üzerine: Onun Anlaksal Yetileri ve Eğitimi”) adlı kitabı yazdı. Bu yapıt ölümünden bir yıl sonra yayımlandı.

Heîvetius, çağdaşları olan Fransız aydınlanması düşünürleri, Voltaire, Condillac ve Diderot gibi, İngiliz Deneyciliği’nden, özellikle de Locke’un bilgi felsefesinden etkilenmiştir. Bu etki Condillac’takine benzer bir Duyumculuk (Sensualisme) biçimini alır. Tüm bilginin duyulardan geldiğini düşünen Helvetius, bu yetiyi “fiziksel duyumsallık” (sensibilite physique) diye adlandırır. Ona göre, anlık ve ahlak ile ilgili her şey bu yetiye dayanır ve bununla açıklanır.

Söz konusu yeti içdeneyi kapsamaz. Tıpkı Condillac gibi, Heîvetius için de içdeney duyumlara indirgenebilir. Ancak Condillac bu duyumcu yaklaşımı bir bilgi kuramını temellendirmek için kullanırken, Hel-vetıus bunu bir anlık ve ahlak kuramı için çıkış noktası yapar. Bütün bilgi içeriği nasıl duyumdan geliyorsa tüm duygulanımların ve tutkuların kaynağını da yine duyumsal öğeler olan haz ve acıda bulur. Tutkular ise, bütün eylemin kaynağıdır. Ona göre, tutkuları dinmiş insan “aptallaşır”.

Doğuştan yetiler

Locke’un, doğuşta anlığı beyaz bir kâğıda benzeterek bütün bilgiyi sonraki birikimlerle açıklayışını, Heîvetius yeteneklerle ilgili olarak yorumlar. Ona göre doğuşta, insanlar yetenekleri açısından tam bir eşitlik içindedir. Hiçbir kalıtsal ya da fizyolojik etmen, anlığın doğuşta her insan için eş yetenekli oluş niteliğini değiştiremez. Locke nasıl Descartes’daki doğuştan düşünceler, bilgiler, savını eleştirmişse, Hel-vetius da “doğuştan yetenekler” savma karşı çıkar. Onun için, insanlar arasmdaki yetenek farkı bütünüyle dış çevre ve eğitime ilişkin birikim farklılıklarından doğar. Her bireydeki beceri ve erdemler o bireyin eğitiminin sonucudur. Deha, doğuştan bir yetenek değildir; çünkü çoğu kez deha rastlantıya bağlıdır. Ona göre, Shakespeare başkasının koyunlarım kırparken yakalanmamış olsaydı, büyük bir yazar olmak yerine, bir yün tüccarı olacaktı. Anlaksal yetinin gelişmesi, kişinin tutkularına bağlıdır. Eğitimin görevlerinden biri, kişiye tutkular aşılayarak kendisini geliştirmesine olanak sağlamaktır.

Ahlak

Heîvetius, bu duyumcu anlık ve yetenekler felsefesini bir ahlak görüşü biçiminde geliştirir. Bu alanda Hobbes’un benciliğinden esinlenmiş görünür. Ona göre, insan yalnız yaşasaydı, yaşantısının tek ve temel ilkesi haz peşinde koşmak ve acılardan kaçınmak olacaktı. Eylemde de düşüncede de fiziksel anlamdaki haz ve acı insanı yönlendiren temel ilkedir. Dolayısıyla insanın düşünce, tutku ve toplumsal yaşam bağlamındaki tutumu da fiziksel duyumsallığa bağlıdır. İnsanın kendi eğilimleri bencil olduğuna ve bir arada yaşayan insanların çıkarları her zaman aynı doğrultuda olmayabileceğine göre, bireysel çıkarların genel toplumsal çıkarlarla nasıl uzlaşabileceği sorununa Heîvetius şöyle yaklaşır: Birey açısından bakıldığında erdem söz konusu olamaz; bu ancak toplumsal ya da bir arada yaşamın doğurduğu bir şeydir. Dolayısıyla erdem toplumsal yaşamda genel yarar sağlayan davranışlara yüklenen bir niteliktir. Erdem bencilikten türer onun toplumsallaştırılmış biçimidir. Çünkü bütünün mutluluğu, tek tek kişilerin mutluluğunun toplamına eşittir. Eğitimin görevi, erdemleri saptayarak bireylerin benciliğini genel yarar ve çıkarlara göre düzenlemektir. Ahlak, bireyciliğin, benciliğin bu doğrultuda dönüşmesidir. Tıpkı dönüşen duyumun bilgiyi oluşturduğu gibi, dönüşen bencilik de ahlakı oluşturur. Temelde ahlak, törelerin fiziği olup (la physique des moeurs), kendi başına bir dizge değil, çıkar ve hazların hesabını yapmaya yarayan, bunları çoğaltmayı amaçlayan bir bilimdir. Bu anlamda ahlak doğa bilimlerinin bir uzantısıdır. Birey için tek geçerli yasa, çıkarını doğru hesaplamaktır. Toplumsal yaşamda bu çıkar hesabı, başkalarının hazlarım artırmak için çalışmayı gerektirebilir. Bu yolla erdemli ve onurlu bir kişi olarak tanınan birey, saygı görerek yine kendine haz sağlayacaktır. Yasa koymanın ilkesi bireylerin yasayı izlemekle, onu çiğnemekten daha çok yarar edinmelerini sağlamaktır. Böyle bir hazcı ahlakın önündeki iki engel Hıristiyanlık ve feodal toplum yapısıdır. Helvetius’a göre erdemli olarak ve genel yasaya hizmet ederek topluma yarar sağlayanlara cinsel hazlar sağlanırsa, kişiler genel yarar uğruna ölümü bile göze almaktan çekinmeyeceklerdir.

Çağdaşlarıyla çatışkılara giren Heîvetius özellikle ahlak konusunda, kendinden sonraki kimi düşünürler üzerinde etkili olmuştur. Bentham onu 1769’da okuduktan sonra yararcı bir ahlak geliştirmeye yönelmiş; James Mili, oğlu John Stuart’ı Helvetius’un eğitim ilkelerine göre yetiştirmiştir. Yararcı ahlakın temelini atmasının yanı sıra, Heîvetius, ruhbilimdeki davranışçı yaklaşımın biçimlendirilmesi yolunda da ilk denemelerden birini yapmıştır.

•    YAPITLAR (başlıca): De l’Esprit, 1758, (“Anlık Üzerine”); De l’Homme; de sesfacultte intellectuelles et de son education, (ö.s.), 1772, (“insan Üzerine; Onun Anlıksal Yetileri ve Eğitimi”).

•    KAYNAKLAR: A.Keim, Heîvetius, sa vie et son oeuvre, 1907; I.Horowitz, Claude Heîvetius: Philosopher of Democracy and Enlightenment 1954; I.Cummins;, Helve-tius: His life and Place in the History of Eaucational Thought, 1955.

Türk ve Dünya Ünlüleri Ansiklopedisi

Daha yeni Daha eski