William Harvey Kimdir, Hayatı, Eserleri, Hakkında Bilgi

HARVEY, William (1578-1657)

İngiliz tıp bilgini. Kan dolaşımını ve kalbin pompalama görevini açıklayarak, deneysel fizyolojide ve tıp tarihinde yeni bir dönemi başlatmıştır.

1 Nisan 1578’de Kent’teki Folkestone’da doğdu 3 Haziran 1657’de büyük bir olasılıkla Surrey’deki Roehampton kasabasında, kimi kaynaklara göre de Londra’da öldü. Önce çiftçilik, sonra ticaretle uğraşan, toprak sahibi, varlıklı bir ailenin oğluydu. Dokuz kardeşin en büyüğü olan William Harvey, 1588-1593 arası Canterbury’deki King’s School’da Latince, Yunanca ve edebiyat, daha sonra Cambridge’deki Caius College’da sanat ve tıp eğitimi gördü. Ölüm mahkûmlarının kadavraları üzerinde anatomi incelemelerine izin verilmesine karşın, bu kolejdeki tıp öğretimi Harvey’i mutlu edecek düzeyde değildi. 1599’da İtalya’ya gidip, o çağ Avrupası’nın en ileri tıp okulu olarak ün yapan Padova Üniversitesi’ne yazıldı ve iki buçuk yıl boyunca ünlü anatomi bilgini Fabricius ab Aquapendente’nin derslerini izledi. 1602 Nisanı’nda tıp diplomasını alıp İngiltere’ye döndükten ve Londra’daki Royal College of Physicians’ta stajını tamamlayıp, hekimlik yapabilmesi için gerekli sınavları başarıyla verdikten sonra, 1604’te serbest hekim olarak çalışmaya başladı. Aynı yıl, Kral I.James’in hekimlerinden ve College of Physicians’ın etkili üyelerinden Lancelot Browne’ın kızı Elizabeth Browne ile yaptığı evlilik, gerek saray çevresinde, ; gerek College of Physicians’ın üyeleri arasında sağlam bir yer edinmesinde de yararlı olmuştu.

Meslek yaşamını yönlendirecek bu çevrelerde konumunu güçlendiren Harvey, 1607’de College of Physicians’a üye seçildi, 1609’da kralın önerisiyle, Londra’nın en büyük hastanelerinden biri olan St.Bartholomew’a hekim olarak atandı ve bilimsel çalışmalarından önce meslekteki başarısıyla adını duyurarak 1618’de I.James’in saray hekimleri arasına katıldı. Bu üç çevre, Bartholomew Hastanesi, College of Physicians ve saray, çok uzun yıllar Hanvey’in bilimsel” çalışmalarının ve meslek yaşamının merkezi oldu. Nitekim, asistan hekimlikten birkaç ay içinde sorumlu hekimliğe yükseltildiği Bartholomew Hasta-nesi’nde uygulama alanında sağlam bir deneyim kazanırken, 1627’de yedi kişilik seçici kuruluna girdiği, bilimsel ve örgütsel yapısında uzun yıllar etkin bir rol oynadığı College of Physicians’ta da 1615’ten 1656’ya değin sürdürdüğü konferans dizileriyle bilimsel çalışmalarını duyurabiliyordu. Öte yandan, 1625’te I.James’in ölümünden sonra tahta çıkan I.Charles, yalnız özel hekimi olarak değil, yakın dostu olarak da Harvey’e büyük ilgi gösteriyor, Hampton ve Windsor krallık saraylarının çevresindeki parkları geyikleriyle birlikte onun araştırmalarına sunarak bilimsel çalışmalarını destekliyordu.

I. Charles ’ın saray hekimi

Saraydaki görev ve sorumlulukları giderek arttığından, College of Physicians’ta konferansları dışındaki etkinliğini azaltmak zorunda kalan Harvey, 1630’dan sonra daha çok hastane ve saray hekimliğine ağırlık vermişti. Ancak, 1642 Ağustosu’nda, Oliver Cromwell’in önderliğindeki parlamento kuvvetleriyle krallık kuvvetleri arasında başlayan İngiltere İç Savaşı, Harvey’in yaşamını da, bilimsel çalışmalarını da büyük ölçüde etkiledi. Kral, Londra’dan ayrılıp savaşı Oxford’daki karargâhından yönetmeye karar verdiğinde Harvey de ona eşlik etti ve 1642 kışından 1646 Mayısı’na değin Oxford’da, daha sonra Newcastle’da I.Charles’m yanında bulundu. 1647’nin ilk ayında kralın İskoçlar tarafından parlamentoculara teslim edilmesinden önce de Londra’ya dönmedi. Bu arada Londra’daki evi aranmış, yıllardır tuttuğu çalışma notları yok olmuştu. Siyasetle doğrudan bir ilişkisi olmamasına karşın, krala bağlılığı nedeniyle 1643’te Bartholomew Hastanesi’ndeki görevini yitiren Harvey, üst üste gelen olayların etkisiyle çalışma isteğini de yitirdi. 1649’da I.Charles’ın idamı onu çok sarstığı gibi, bu ileri yaşlarında böbrek taşı sancıları ve gut hastalığı krizleriyle sağlığı da iyice bozulmuştu. 1652’de College of Physicians’a yeni bir bina yaptırarak, kendi kitaplarını da bağışladığı zengin bir kitaplık, bir müze ve bir konferans salonu armağan eden Harvey, 1654’te bu kuruluştan gelen başkanlık önerisini yaşlılığını ve hastalığını öne sürerek geri çevirdi ve son yıllarını kardeşlerinin Londra dışındaki evlerinde bilimsel çalışmalardan uzak geçirdi. Büyük bir olasılıkla Roehampton’daki kardeşinin evinde bir felç geçirerek öldüğünde 79 yaşındaydı.

Padova Üniversitesi çevresindeki anatomi çalışmaları

Deneysel fizyolojinin kurucusu olan Harvey’in kalbe ve kan dolaşımına ilişkin çalışmaları, 13.yy’da Arap hekim İbnünnefis ile başlayıp Aranzi, Colombo, Servetus, Fabricius gibi Batılı hekimlerden kendisine dek uzanan ve 1400 yıllık yanlış bir inancı yıkan zincirin son halkasıdır. Bu gerçeğin kanıtlanıp benimsenmesi, yalnızca bir tıp yanılgısının ve 2.yy’dan o güne değin yıkılmaz gözüyle bakılan Galenos tıp geleneğinin sonu değil, Francis Bacon’la başlayan ve bilimsel araştırmayı önyargılardan, tümdengelimci düşünceden ve yetkili bilinen kişilerin kalıplaşmış kuramlarından bağımsız kılan deneysel yöntemin de başarısıydı. Rönesans düşüncesinin ışığında bazı anatomi bilginleri, özellikle Padova Üniversitesi’nin anatomi profesörlerinden Vesalius, Galenos’un bazı yanlışlarını düzelterek, o güne değin tartışmasız kabul edilen Galenos’un da yanılabileceğim göstermişti. Galenos’ta doruğuna ulaşan eski Yunan tıbbı, Padova Üniversitesi’nde öğrenim gördüğü için İtalyan anatomi geleneğiyle İngiltere’de yeni gelişen deneysel yöntemleri birleştirme olanağı bulan Harvey’le birlikte yerini çağdaş tıp anlayışına bırakacaktı.

Harvey öncesi dönemde damar fizyolojisi

Harvey Padova Üniversitesi’nde tıp öğrenimini sürdürürken, elli yıl kadar önce Vesalius’un başlattığı tartışmalara karşın, 16.yy’ın anatomi ve fizyoloji bilgileri tümüyle Galenos ve Aristoteles’ten kaynaklanıyordu. Galenos, atardamarların hava değil kan taşıdığını kanıtlayarak Aristoteles’ten o güne değin süren yanlış bir inancı yıkmış, ancak karaciğerde oluşan ve toplardamarlar aracılığıyla vücuda dağılarak tüm organları besleyen kanın, akciğerlerden gelen havayla kalpte temizlendiğine inanmıştı. Toplardamarlardaki kan organlara besin taşırken, atardamarlardaki kan can veren özü ve ısıyı vücuda iletiyor, damarlarda kan tıpkı bir gelgit hareketi gibi iki yöne de akabiliyordu. Kalbi beslemek üzere önce sağ kulakçığa, oradan sağ karıncığa ulaşan toplardamar kanı, karıncıkları ayıran bölmedeki küçük gözenekler aracılığıyla sol karıncığa geçiyor, orada kalbe dirimsel özü taşıyan atardamar kanıyla karışıyordu. 1550’lerde karıncıklar arasındaki bölmenin geçirimsiz olduğunu kanıtlayan Aranzi ve Colombo’nun çalışmaları, ardından büyük bir olasılıkla İbnünnefis’in kendilerinden iki yüzyıl önceki açıklamalarından yararlanarak, kalbin sağ karıncığından çıkan kirlenmiş kanın akciğerlerde havanın içindeki bir “öz”le temizlendikten sonra kalbin sol kulakçığına döndüğünü öne süren Colombo ve Servetus’un ilk kez küçük kan dolaşımını tanımlamaları, kalp ve damar fizyolojisine yeni bir boyut getirmişti. Ancak, kalbin işlevi yeterince açıklanamamış, Cesalpino’nun 1580’de ilk kez kanın dairesel hareketinden söz etmesine karşın, kapalı bir devre içinde tek yönde akan kanın dairesel bir hareket çizdiğini kanıtlayacak bulgulara erişilememişti. Fabricius’un,1603’te De venarum ostiolis adıyla yayımlayacağı toplardamar kapakçıklarına ilişkin gözlemlerini derslerinde anlatması, kuşkusuz öğrencisi Harvey’i kan dolaşımı düşüncesine götüren en önemli etkenlerden biri olmuştur.

Büyük ve küçük kan dolaşımı

İngiltere’ye döndüğünde, böcek ve solucan gibi basit canlılardan insana dek uzanan sayısız gözlem dizisiyle bu kapakçıkların ve kalbin işlevini anlamaya çalışan Harvey, insan vücuduyla hidrolik makineler arasındaki benzerliği önemli bir veri olarak değerlendirip kalbin bir pompa gibi çalıştığını, kestiği tüm hayvanlarda organın birbirini izleyen kasılma ve gevşeme anlarında boyutlarının ve renginin değiştiğini gözlemledi. Kalp kaslarının gevşemesiyle (diastol) kulakçıklardan karıncıklara dolan kan, kasılma (sistol) sırasında karıncıklardan dışarı atılıyor, kulakçıklarla karıncıkları ayıran kapakçıklar yalnızca tek yönde geçişe izin verdiğinden, kulakçıklardan karıncıklara akan kan geri dönemiyordu. Karıncıklar arasındaki bölmede kanın geçebileceği gözenekler olmadığı gibi, karıncıklardan atardamarlara kan geçişini sağlayan kapakçıklar da (sigma kapakçıkları) kanın kalbe geri dönmesini engelleyecek biçimde tek yönlü çalışıyordu. Toplardamarlarda Fabricius’un gözlemlediği kapakçıkların geçiş yönü ise tersti ve kanın yalnızca kalbe doğru akışını sağlayıp, kalpten geri dönmesini engelliyordu. Böylece, kanın sanıldığı gibi damarda gelgit hareketiyle akmadığını, tek yönlü bir dolaşımın söz konusu olduğunu anlamıştı. Üstelik kapakçıkların geçiş yönü, o güne değin geçerli olan kanıyı yıkarak, organlara kan taşıyan damarların toplardamarlar değil atardamarlar olduğunu gösteriyordu. Ana toplardamarın görevi ise, karaciğerden aldığı kanı çevre toplardamarlarına dağıtmaktan çok, karaciğerden kalbe giden kanı taşımaktı. Kan dolaşıminin biri kalp ile akciğerler arasında, öbürü kalp ile tüm vücut organları arasında ikili bir devre sistemiyle kalp ve gerçekleştiğini açıklayan Harvey, kalbin sağ karıncığından akciğerlere giderek temizlenen kanın önce sol kulakçığa, oradan sol karıncığa geçip küçük dolaşımını tamamladığım biliyordu. Ancak, sol karıncıktan çıkan temiz kanın atardamarlar aracılığıyla tüm vücuda dağılıp, toplardamarlar yoluyla kalbin sağ kulakçığına, oradan da sağ karıncığına geri döndüğü büyük dolaşımı açıklarken kuramını bütünleyemedi. Atardamarlardan toplardamarlara kan geçişini sağlayarak devreyi tamamlayacak bir bağ olması gerektiğini düşündü ama, mikroskopla gözlem yapma şansı olmadığından, bu iki damar sistemi arasında bağlantı kuran kılcal damarların varlığını bulma onurunu Maipighi’ye bıraktı.

Harvey, kiliseden ve tutucu bilim çevrelerinden gelebilecek sert tepkilerden, mesleğini tehlikeye düşürecek yıpratıcı eleştiri ve tartışmalardan çekinmeksizin, 1616’dan başlayarak College of Physicians’taki konferanslarında kan dolaşımını anlatmasına karşın, gözlemlerini yayımlamak için 12 yıl bekledi. 1628’de Exercitatio anatomica de motu cordis et sanguinis in animalibus (“Canlılarda Kalbin ve Kanın Hareketi Üstüne Anatomi İncelemesi”) başlığıyla yayımlanan ve fizyoloji tarihinde gerçek bir dönüm noktası olan, 72 sayfalık bu küçük yapıtıyla adını tüm bilim dünyasına duyururken, yıllarca sürecek yoğun bir tartışmanın da odağı olmuştu. Ne var ki, Aristoteles ve Galenos gibi öncüllerinin yanılgılarını göstermekle yetinen, bıraktıkları mirası hiçbir zaman sert bir dille eleştirmeyen Harvey, kendisine yöneltilen eleştirileri de genellikle yanıtlamayıp tartışmalardan uzak kalmayı seçti.

Embriyoloji çalışmaları

Bartholomew Hastanesindeki ve saraydaki görevi nedeniyle zamanın büyük bir bölümünü mesleğinin uygulamalı yanına ayırmasına karşın, kırk yıl boyunca bilimsel çalışmalarını aralıksız sürdüren Harvey, kalp ve damar fizyolojisine olduğu kadar embriyolojiye de büyük katkıda bulunmuştur. Bu konudaki gözlemlerini, ilk yapıtı gibi, oluşturduktan uzun yıllar sonra, 1651’de yayımladığı Exercitationes de generatione anımalium’da (“Canlıların Oluşumu Üstüne İncelemeler”) derleyen ve tüm canlıların bir yumurtadan oluştuğu inancını “omne vivo ex ovo” sözleriyle vurgulayan Harvey, canlının küçük bir taslağının yumurta içinde önceden varolduğunu kabul eden “önoluş” kuramını yadsıyarak, Aristoteles’in ortaya attığı “sıralıoluş” kuramını benimsedi. Tavuk yumurtasını ve dişi geyik embriyonlarının değişik evrelerini gözlemleyerek, embriyonda tüm organların aynı anda belirmediğini, belli evrelerde belli organların oluşmasıyla dölütün sıralı bir gelişme süreci izlediğini savundu. Yumurtanın yaşam özünü içinde taşıdığını, üremede dişi ve erkeğin, döllenerek yeni canlıyı oluşturabilecek bir yumurta (ya da tohum) oluşturmaktan başka katkısı olmadığını öne sürdü. Fizyolojide Galenos’tan çok Aristoteles’in görüşlerine yakın olan Harvey, yaşamın kökeni konusunda da, önoluşa karşılık sıralıoluşu savunarak Aristoteles’in Dirimselcilik’ini (Vitalizm) benimsemiş, yaşamsal özün ve ısının kaynağı olarak da kanı göstermiştir.

Kalp ve damar fizyolojisinde 1400 yıllık bir yanılgıyı deneyden kaynaklanan sağlam mantığıyla çürüten Harvey’in tıpta yaptığı devrim, Yer’i evrenin merkezinden alıp Güneş çevresinde dolanan bir gezegen durumuna getiren Kopemik ve Galilei’nin başlattığı yeni gözlemsel ve deneysel yaklaşımın ilk
büyük başarılarından biridir.

•    YAPITLAR (başlıca): Exercitatio anatomice de motu cordis et sanguinis in animalibus, 1628, (“Canlılarda Kalbin ve Kanın Hareketi Üstüne Anatomi İncelemesi”); Exercitatio anatomica de circulatıone sanguinis, 1649, (“Kan Dolaşımına ilişkin Anatomi İncelemesi”); Exercita-tiones de generatione animalium, 1651, (“Canlıların Oluşumu Üstüne İncelemeler”); Prelectiones anatomiae uni-versalis, (ö.s.), 1886, (“Genel Anatomi Dersleri”).

•    KAYNAKLAR: K.J. Franklin, William Harvey, English-man, 1378-1637, 1961; K.D. Keele, William Harvey: the Man, the Physician and the Scientist, 1965; G. Keynes, The Life of William Harvey, 1966; W. Pagel, William Harvey’s Biological Ideas, 1967.

Türk ve Dünya Ünlüleri Ansiklopedisi

Daha yeni Daha eski