Yıldırım Bayezid Kimdir, Hayatı, Dönemi, Hakkında Bilgi

BAYEZİD I [Yıldırım] (1360-1403)

Osmanlı padişahı. Osmanlı Beyliği’ni güçlü bir devlet düzeyine ulaştırmış, Timur’a yenilmesiyle de dağılma noktasına getirmiştir.

1360’ta Bursa’da doğdu. 9 Mart 1403’te Akşehir’ de öldü. I.Murad’ın oğludur. Annesi Gülçiçek Hatun, Türkmen ya da Rum asıllıydı. İlk Osmanlı beyleri gibi Bayezid’in de tahta çıkmazdan önceki yaşamı konusunda fazla bilgi yoktur. 1378’de Germiyanoğlu Beyi Süleyman Şah’m kızı Sultan Hatun’la evlendi. Babası I.Murad’ın Anadolu’ya egemen olma politikasıyla ilgili bu evlilikle Sultan Hatun’un çeyizi olarak Eğriöz, Simav, Tavşanlı Osmanlı ülkesine katıldı. 1385 ’te kardeşi Savcı Bev’in yenilmesi ve öldürülmesi olayına katıldı. Ertesi yıl I.Murad’ın Karamanoğulları ile yaptığı savaşta Rumeli askerlerine komuta etti. Bu savaştaki başarısı ve gözüpekliği ona “Yıldırım” sanını kazandırdı.

Babasının ölümüne kadar Sultanönü (Eskişehir) ile Germiyan (Kütahya) topraklarının bir bölümünü yöneten Bayezid, 27 Ağustos 1389’da I.Kosova Savaşı’nda kardeşi Yakub Çelebi ile birlikte önemli rol oynadı. Kazanılan zafer Osmanlılar’m Rumeli’ye kesinlikle yerleşmelerini sağlarken Bayezid’e de taht yolunu açtı. I.Murad zaferden sonra savaş alanını gezerken varalı bir Sırplı’nm suikastı sonucu öldürülünce, Vezir Çandarlı Ali Paşa daha iyi anlaştığı Bavezid’i tahta çıkarabilmek için dağılan Sırp birliklerini kovalayan Yakub Çelebi’yi “babasının çağırdığını” bildirerek ordugâha davet etti. Olup bitenden habersiz geri dönen Yakub Çelebi boğularak öldürüldü. Bayezid de aynı gün hükümdar ilan edildi.
Tarihler Bayezid için “kardeş kanı akıtan ilk padişah” yargısında bulunurlarsa da Yakub Çelebi Vezirazam ve komutanların ortak kararıyla öldürüldüğünden Bayezid’in sorumluluğu şüphelidir.

Yakub Çelebi’nin öldürülmesi yeni padişaha karşı tepkiler doğurdu. Askerin bir bölümü kırgınlık belirtince çıkabilecek bir ayaklanmayı önlemek için Osmanlı tarihinde ilk kez “cülus bahşişi” dağıtıldı. Fakat daha önemlisi, Osmanlı egemenliğine boyun eğen Anadolu Beylikleri Yakub Çelebi’nin öcünü almak bahanesiyle Karamanoğulları’nın öncülüğünde harekete geçtiler. Germiyanoğulları çeyiz verilen toprakları, Karamanoğulları Beyşehir’i, Kadı Burha-neddin Kırşehir’i aldılar. Anadolu’da Osmanlı egemenliği sarsıntı geçirirken Bayezid bir süre daha Rumeli’de kalmak zorunluluğunu duydu.

Akıncıları Kosova zaferinin sonuçlarını yaygınlaştırmak amacıyla Bosna, Vidin, Eflâk’a doğru ilerlerken kendisi de Kratova’yı aldı. Savaşta ölen Sırp Kralı Lazar’m ardılı Istvan Lazareviç ile antlaşma imzaladı. Buna göre yem kral vergi ödeyecek, her savaşta Sırp ordusuyla Osmanlı ordusuna katılacaktı. İstvan kızkardeşi Maria Despina’yı da Bayezid’e verdi. Edirne’ye dönen Yıldırım, burada tebrike gelen elçileri kabul etti. Bunlarla daha o zaman var olan ticaret imtiyazlarını (kapitülasyon) yeniledi. Bizans’ın ihtilali alışkanlık edinmiş prenslerinin durumuyla ilgilendi. Daha fazla ödünler vermeyi kabul eden loannes ve Manuel’ı ortak imparator yaptı. Onlar da her savaşta askerleriyle Bayezid’e katılacaklardı.

Batı Anadolu Seferi
1390 baharında Anadolu’ya geçti. Antlaşmalar Batı uyarınca Sırp kralı ile Bizans imparatorunu da yanına Anadolu çağırdı. Saruhan topraklarına yürüdü. Aydınoğulları Seferi Beyliği’ni ortadan kaldırdı. Yaşlı İsa Bey’e saygı göstererek Tire’de oturmasına izin verdi. Isa Bev’in kızı Hafsa Hatun’la evlendi. Sonra Germiyan topraklarını ele geçirdi. Bu beyliğin son hükümdarı Yakub Bev’i İpsala’ya gönderdi. Bunu Menteşe Ili’nin almışı izledi.

Batı Anadolu’yu kapsayan bu fetihlerden sonra şehzadelerini bölgenin bellibaşlı kentlerine sancak beyi atadı. Kütahya İli merkez olmak üzere Anadolu Beylerbeyliği adında ilk genel valiliği örgütleyerek başına Kara Timurtaş Paşa’yı getirdi. Karamanoğulla-rı’ndan Beyşehir ve Akşehir alınarak 1391 ’de barış imzalandı. Sarıca Paşa donanması ile Ege’ye açıldı, adalar yağmalandı. Bundan ürken Venedikliler adalardaki garnizonlarını takviye ederlerken İoannes de İstanbul surlarını berkitmeye koyuldu. Ancak Bayezid’in sert uyarısı üzerine yaptırdıklarını yıktırmak zorunda kaldı.

Çok geçmeden ölen Ioannes’in taht ortağı ve oğlu II.Manuel İstanbul’a dönüşünde Bayezid’in ek isteklerini kabul etmedi. Bu da 1391’de İstanbul’un kuşatılmasına neden oldu. Çandarh Ali Paşa’nm yedi ay süren sıkıştırması sonunda II.Manuel İstanbul’da bir Türk mahallesi kurulmasını, cami yapılmasını ve yıllık verginin artırılmasını kabul etti.

Orta Anadolu’da Bayezid’e rakip bir dizi bey vardı ve önderliklerini Sivas Emiri Kadı Burhaneddin yapıyordu. İlk hedef seçtiği Candaroğlu Süleyman Paşa’nm Osmanlı topraklarına girdiği günlerde Bayezid Eflâk Voyvodası Mirçe’nin Karın ovasını yakıp yıktığını öğrenince süratle Rumeli’ye geçti. Mırçe’yı yenerek tutsak aldı. Ağır bir başvergisi ödettikten sonra ülkesine gönderdi. Akıncılar ise Bosna’yı da geçerek Macaristan içlerine ilk akınlarını yapıyorlardı. Bayezid Anadolu’ya döndü.

1392    kışım Bursa’da geçirdikten sonra Kastamonu’ya yürüdü. Candaroğulları beyi Süleyman Paşa savaşta öldü ve ülkesi Osmanlılar’a geçti. Candaro-ğulları’ndan Sinop Emiri İsfendiyar Bey ise Bayezid’e bağlılığını bildirdi. Onu Kuzey Anadolu’nun Sivas Emiri’ne kızgın öteki küçük beyleri izlediler. Amasya emirleri, Kelkit Beyi bunlar arasındaydı. Kadı Burhaneddin ise Bayezid’i savaşa çağırdı. Öncüler arasındaki ilk savaşta Osmanlı birlikleri bozguna uğradı ve Bayezid’in büyük oğlu Ertuğrul bu savaşta öldü.

Bu sonuç Kadı Burhaneddin’e ağırlık kazandırınca bazı beyler ona yöneldiler. Anadolu’ya yerleşmiş bulunan Moğol emirleri de Kadı Burhaneddin’e işbirliği önerdiler. Kadı Burhaneddin’in askerleri Osmanlı topraklarına girerek İskilip, Ankara, Kalecik ve Sivrihisar’ı yağmaladılar. Bu sırada Macar kralı da Türk akınlarına karşılık olmak üzere Niğbolu’yu işgal etti ve Osmanlı topraklarında talana girişti.Bayezid’ in üzerine gelmekte olduğunu öğrenince de ülkesine döndü.

1393    baharında yeniden Anadolu’ya el atan Bayezid, Kadı Burhaneddin’le hesaplaşmak istediyse de o dayanamayacağım anlayarak Sivas’a kapandı. Yıldırım,Amasya İli’ni ele geçirerek buradaki kaleleri onarttı. Oğlu Mehmed Çelebi’yi vali atadı. Aralarında birlik kurmak isterlerken savaşa tutuşan Kadı Burhaneddin ile Karamanoğlu Ali Bey güç kaybına uğrayınca Bayezid’in Orta Anadolu’daki etkisi arttı. Bundan yararlanarak hızla Rumeli’ye geçti.

Macarlar’m Venedik Cumhuriyeti ve Bulgarlar’la anlaşması, Bizans’ın da Osmanlı kuşatmasından kurtulmak için Avrupa’dan yardım istemesi söz konusuydu. Bayezid oğlu Süleyman Çelebi’yi Bulgaristan’a gönderdi. Süleyman Çelebi önce Bulgarlar’m merkezi Tırnova’yı, sonra Silistre, Niğbolu ve Vidin’i zaptetti. Kral III.İvan Şişman ve oğlunu tutsak aldı. 1394’te Macar kralının başvurusu üzerine Papa’ya bağlı kiliselerde yapılan “Türkler’e karşı savaş çağrısı” beklenen sonucu vermediği gibi, Osmanlı orduları, Selanik ve Yenişer’i alarak Teselya ve Arnavutluk’u istilaya girişti. Bizans’ın Hıristiyan dünyasından yardım ricaları ise avuntu mektuplarıyla geçiştiriliyordu.

Timur’un Anadolu’da görünmesi
1394 yılı Osmanlılar için çok farklı ve tehlikeli bir düşmanın varlığını duyurmaya başladığı yıl oldu. Dicle’yi geçen Timur, Anadolu’yu ve Memlûkler’in elindeki Suriye’yi tehdit ediyordu. Timur’a karşı en akıllıca öneri Memlûk Sultanı Berkuk’tan geldi. O kendisine sığman Celâyiroğlu Ahmed Bey’le birlikte, Kadı Burhaneddin ve Bayezid’i birleşmeye çağırıyordu. Timur da Anadolu emirlerine, özellikle Erzincan Beyi Mutahharten’e, Kadı Burhaneddin’e, Dulkadırlı Süli Bey’e, Karamanoğlu Ali Bey’e mektuplar yazarak kendi yüksek egemenliğini tanımalarını istedi. Erzincan, Karaman, Dulkadırlı beyleri bu isteğe uydular. Öte yandan Mısır Sultanı, Kadı Burhaneddin, Bayezid ve en son Altınordu Hükümdarı Toktamış Han, Timur’u duraksatacak geniş bir ittifakın başlıca ortakları oldular. Timur 1394 sonbaharında Anadolu sınırlarından çıktı.

Kosova Zaferi’nden sonra genişleme politikasına hız veren ve Fırat’tan Tuna’ya uzanan zengin topraklar üzerinde egemenlik kuran Osmanlılar’ın yükselme çağı başlamaktaydı. İlkin Türk beylikleri sonra öteki devletler bu yeni siyasal gücün potasında erimeye başlamışlardı. Bayezid hem Anadolu’nun hemGüney-doğu Avrupa’nın efendisi olmuştu. Bizans fırsat buldukça oyalandığı oyuncaktı.

Bayezid 1394’teki diplomatik ilişkiler sırasında Mısır’daki sembolik Halife’ye pahalı hediyelerle bir elçisini gönderdi ve ondan Selçuklu tahtının varisi olduğunu kanıtlayacak bir belge istedi. Mısır Sultanı Berkuk kurmaya çalıştığı ittifakı bozar endişesiyle bu girişimi engelleyemedi. Halife’nin imzasını taşıyan ve Bayezid’e “Rum Sultanı” diye hitap eden bir teşrif (ferman) gönderildi. Buna göre “Uc Beyliği” aşılmış, sultanlık başlamıştı.

Bayezid yeni unvanı ile Hıristiyan Avrupa’ya karşı İslam Devleti davasını benimsediğini açığa vurmaktaydı. Bu onun gururlu kişiliğini tatmin ediyordu ama genç Osmanlı Devleti’ni de rahatsız edecek gelişmeleri hazırlıyordu ve zamansızdı. Haçlı ordularıyla girişilecek savaşlar, yasalar ve vergi kuralları bakımından klasik İslam yönetimine eğilim, merkezi otoriteyi güçlendirme arzusu, sürüp gidecek hoşnutsuzlukların nedeni olacaktı ve tüm bunlar Bayezid’in muhaliflerinin çoğalmasını, dolayısıyla Timur’un Anadolu’ya ikinci bir seferini haklı gerekçelere dayandırmasını sağlayacaktı.

1395’te Bizans sorununu yeniden ele alan Bayezid kavgacı prensleri Siroz’da toplantıya çağırdı. Fakat umduğu sonucu alamadığından, Vezirazam Candarlı Ali Paşa’yı İstanbul’u kuşatmaya gönderdi. Kendisi de Yunanistan’a yürüdü. Tırhala, Domacia, Patras ve Farsala’yı alıp Termopil geçidinden güneye indi. Komutanları da Mora’ya akınlar düzenlediler. Sonbaharda Anadolu’yu bir kez daha kolaçan eden Bayezid Timur’dan gururunu okşayıcı mektuplar almaya başladı. Kendisine karşı kurulan ittifakı bozmayı amaçlayan Timur, gazalarını kutluyor, kendi başarılarını sayıp döküyor, bu arada “İslam Halifesi’ ni baskı altında tutan Çerkez kölesi bunak Berkuk’u ve işbirlikçisi Kadı Burhaneddin’i ilk fırsatta tepeleyeceğini” açıklayarak Bayezid’i yokluyordu.

1396 baharında olanca gücüyle İstanbul’a yüklenen Bayezid, açtığı “İslam Bayrağı”nın tepkisini görmekte gecikmedi. Papalık ciddi bir hazırlığa girişti. Fransa’dan hareket eden birlikler çığ gibi büyüyerek Budin’de toplandı. Macar Kralı Sigismond, Eflâk Beyi Mirçe de bu orduya katıldılar. Severin’de Tuna’ yı geçen Haçlılar Vidin, Orsova ve Rahova’yı alarak binlerce Türk’ü kılıçtan geçirdiler, ilerlemelerini sürdürerek Doğan Bey’in savunduğu Niğbolu Kalesi önüne geldiler.

Niğbolu Savaşı
Bayezid İstanbul kuşatmasını bırakarak on bin kişilik bir güçle Niğbolu yolunu tuttu. Kara Timurtaş Paşa’nm komutasındaki Anadolu ve Rumeli askerleri de Edirne’de orduya katıldı. Bayezid’i Anadolu’da asker topluyor sanan Haçlılar onu birdenbire karşılarında buldular. Düzenli savaştan kaçınılması,Türkler’ in savaş taktiklerinden habersizlik sonucu, Niğbolu ovasına yayılmış Türk azeplerinin çekilmesini başarı sanarak ilerleyen Haçlılar, gerideki asıl birliklerin kucağına düştüler.

25 Eylül 1396 günü kazanılan zafer Osmanlılar’ın gücünü bir kez daha kanıtladı. Ünlü şövalyelerden sağ-kalanlar tutsaklığı ya da Tuna’da boğulmayı seçtiler. Macar kralı bir Venedik gemisine atlayarak zor kurtuldu. Bayezid akıncı beylerini ve bunların en tanınmışı olan Evranos’u Rumeli’de bıraktı. Eflâk, Macaristan, Bosna, Arnavutluk yeni Türk akmlarına sahne oldu. İşkodra, Draç, Berat Osmanlı topraklarına katıldı.

Avrupa’ya üstünlüğünü kabul ettiren Bayezid, olanca gücüyle Anadolu’ya yöneldi. İlkin Ankara Valisi Timurtaş Paşa’yı tutsak alan Karamanoğlu Ali Bey’in üzerine yürüdü. Ali Bey Akçay savaşında yenilerek Konya Kalesi’ne kapandı ise de halk kendisini ve kenti Bayezid’e teslim etti. Sultan kızkardeşi Nefise Hatun’un eşi olan Karamanoğlu’nu, birçok kez esirgemediği merhameti bir daha göstermeyerek idam ettirdi.

1398’de Bafra, Samsun, Canik dolaylarını alarak sınırlarını Pontos Devleti’ne kadar uzattı. O yıl Kadı Burhaneddin’in Akkoyunlular’la savaşırken öldürülmüş olması, Sivas’ı da kolaylıkla ele geçirmesini sağladı. Memlûkler’in kuzeydeki karakolları dışında Orta Anadolu’yu ülkesine kattıktan sonra Bursa’ya döndü. Uzayan İstanbul kuşatmasını, Bizans’ı kendisine büsbütün bağladıktan sonra kaldırtarak 1399’da yeniden sefere çıktı.

Timur’un Hindistan’a gitmesi, Mısır Sultanı Ber-kuk’un ölümü, iyi bir fırsattı. Malatya, Darende, Kâhta, Divriği gibi Memlûk kalelerini alarak Dulka-dırlı ülkesine girdi. Sonra, Timur’un dostu Erzincan Emiri Mutahharten’e teslim olması için haber gönderdi. Bayezid’in bu girişimi sonun başlangıcı oldu. O, Anadolu birliğini örmeye çalışırken Mutahharten’in, Akkovunlu, Germiyan, Aydın, Menteşe, Saruhan, İsfendiyar beylerinin, birer ikişer kaçıp Hindistan seferinden dönen Timur’a sığınmaları, onu ikinci Anadolu seferine teşvik etmeleri, Bayezid’in “Selçuklu mirası” hülyasını altüst edecek gelişmeleri hazırladı. Antalya ve Teke yörelerini de alıp Bursa’ya döndüğü zaman Timur da sefer hazırlıkları yapıyordu

Bayezid’in uzunca bir zaman Anadolu’da kalmasından yararlanarak İstanbul çevresindeki kaleleri almaya kalkışan II.Manuel 1400 yılı baharında Os-manlı ordusunu bir daha surların önünde gördü. Bizanslılar yine korkulu günler yaşamaya başladılar. O yılm Ağustos ayında Sivas’a kadar gelen Timur, 18 günlük bir kuşatmadan sonra kente girdi. Kavseri’ye yönelen birlikleri Osmanlı öncülerini bozguna uğrattı. Timur ordusu Elbistan ve Malatya’yı da alarak Suriye’ye inerken Bayezid de İstanbul kuşatmasını kaldırıp Memlûkler’le bozulan ittifakı yenilemeye çalıştı, ama başarılı olamadı.

Suriye ve Irak’ı ele geçiren Timur Bağdat’a yönelirken, Bayezid 1401 Temmuzu’nda Erzincan’a kadar ilerleyerek Mutahharten’i dize getirdi. Bu arada yapılan yoğun diplomatik temaslar, ortalığı yatıştır- . mak yerine, durumu daha da ağırlaştırdı. Kışı Karabağ’da geçiren Timur Bayezid’i mektuplarla oyalayarak yeni güçler sağladı.

Komutanları ve şehzadeleri Bayezid’i düşman saymanın yanlışlığım savunduklarından onları kandırmak, Bayezid’i de savaşa çekmek düşüncesiyle sözde uzlaşmacı mektuplarla Osmanlı sultanından kabul edemeyeceği isteklerde bulundu. Bir yandan da Fransa, Cenova ve Bizans’la anlaşma yollan aradı.

1402 baharında Erzincan’a geldi. Kemah’ı alarak Sivas’a geçti. Kara Tatarlar’dan savaş sırasında Osmanlı ordusundan çözülüp kendi safına katılmaları konusunda gizlice söz aldı.

Ankara Savaşı
Aynı günlerde Bayezid de Tokat’a gelmiş bulunuyordu. Timur o bölgede savaşa yanaşmayarak Kayseri-Kırşehir yönünde ilerledi ve Ankara dolaylarına geldi. Onu kovalayan Bayezid ordusunu biraz daha yormuş olarak Çubuk Ovası’nda Timur’a yetişti. Vezirazam Candarlı Ali Paşa’nın “yaygın savaş” önerisini dinlemeyerek Timur’la boy ölçüşmek üzere meydan savaşında ısrar etti.

28  Temmuz 1402 günü sabah başlayıp akşam karanlığına kadar süren Ankara Savaşı’nda sayıca az Osmanlı ordusundan Tatarlar’m ve beylik askerlerinin ayrılıp karşıya geçmeleri, Timur’un öğleden sonra dinç yedek birliklerini de savaşa sokması, zırhlı alayları,, filleri ve düştüğü yerde patlayan kumbaraları, Osmanlı ordusunu susuz bırakması gibi nedenler Bayezid’in askerine başarı şansı bırakmadı.

Şehzadeleri birer birer savuşan Bayezid bir avuç muhafızıyla ablukaya düştü. Yatsıya kadar tutunduğu tepede savaştı. Son çare olarak kaçmayı denerken atından düşerek tutsak oldu. Timur ona ve oğulları Musa ve Mustafa çelebilere iyi davrandı. Fakat Anadolu’daki istila ve yağmalarına devam etti. Bursa’ yı yaktırdı, Sultan’m ailesini ve hâzinelerini ele geçirdi.

Bayezid’i o yıl yanında gezdiren Timur, Anadolu’nun her köşe bucağını yeniden eski beylerine vererek kurulmaya çalışılan birliği yok etti. Hastalanan tutsağını Akşehir’e göndererek kendisi İzmir’e kadar ilerledi.

Bayezid 9 Mart 1403’te Akşehir’de öldü. İntihar ettiği de ileri sürülür. Cenazesini oğlu Musa Çelebi ile Bursa’ya gönderen Timur, Anadolu’yu bir daha yağmalattırarak yaz aylarında arkasında yangın yerine dönmüş bir ülke bırakıp Semerkant’a döndü.

Tarihlerin “sarışın, parlak sakallı, uzun boylu, şişmanca, çatık kaşlı, kırmızı çehreli, mavi gözlü, iri burunlu,korkunç bakışlı”olarak tanımladıkları Bayezid’in, iyi bir örgütçü ve komutan olmasına karşılık, en büyük kusuru kendini beğenmiş olmasıydı. Okuma yazma bilen ilk Osmanlı padişahı Bayezid’dir. Bilginlere ve hukuka saygılı davranır, halkın dileklerini dinler, ülke bayındırlığına önem verirdi. “Ende-run-i Hümayun” denen saray okulu onun döneminde açılmıştır. Edirne ve Bursa’daki Yıldırım Külliyeleri başta olmak üzere çok sayıda mimari eserin yaptırıcısıdır. Ülke yönetiminde merkeziyetçiliği benimsemiş, beyliklere ödün vermemiştir. Toprak yönetimini “berat tecdidi” (belge yenileme) yöntemiyle bir temele bağlamış, vakıf kurumlarımn yaşaması için de yeni kurallar koymuştur.

•    KAYNAKLAR: Aşıkpaşazade, Tevarih-i Âl-i Osman, 1916; A.S.Atiya, Niğbolu Haçlılar Seferi, 1956; Aziz Astarabadî, Bezm u Rezm, 1928; M.M.A.Dersca, La Compagne de Timur en Anatolie, 1942; Ducas, Bizans Tarihi, 1953; Nizamüddin Şamı, Zafer name, 1949; İ.H.U-zunçarşılı, Osmanlı Tarihi, 1,1961.

Türk ve Dünya Ünlüleri Ansiklopedisi

Daha yeni Daha eski