Adnan Menderes Kimdir, Biyografisi, Hakkında Bilgi

Adnan MENDERES Siyaset ve devlet adamı, Türkiye Cumhu-riyeti’nin dokuzuncu Başbakan’ı (Aydın 1889-İmralı 1961).

Adnan Menderes, Aydın’lı ve varlıklı bir çiftçi ailesinin çocuğuydu. İzmir’de, İttihat ve Terakki Mektebi’ni, Kızılçullu’daki Amerikan Koleji’ni bitirdi. Ankara Hukuk Mektebi ’nden ise çok sonra, siyasî hayata atıldığı yıllarda mezun oldu. Arada, Birinci Dünya Savaşı’na katılmış, Kurtuluş Savaşı döneminde direnişe geçen çeteciler yanında görev almıştı. Menderes’in siyasete giriş vesilesi, Fethi Okyar’ın Serbest Cumhuriyet Fırkası’nı Aydın’da da kurmağa çalışması oldu (1930). Çevresinde daima dikkati çeken ve göz dolduran Menderes, bu parti kapatılınca C.H.P.’ye geçti ve ertesi yıl (1931) milletvekili seçilerek T.B.M.M.’ye girdi. 15 yıl boyunca, çekingen, nazik ve sakin bir milletvekili olarak, hemen bütün komisyonlarda çalıştı. Bu arada hukuk öğrenimi yaptı. Parti müfettişliğiyle mükâfatlandırıldı.

Türk kamuoyu bu köşesine çekilmiş milletvekilini 1945 yılında tanıdı. Saraçoğlu Hükümeti bir “toprak kanunu” tasarısını Meclis’e sunmuş ve öncülüğünü toprak sahibi milletvekillerinin yaptığı, sert bir muhalefetle karşılaşmıştı. Menderes Meclis’te, dikkati çeken ilk uzun konuşmasını bu vesileyle yaptı. T.B.M.M. üyeleri o gün karşılarında, tanıdıklarından çok farklı, bilgili, mantıklı ve etkili konuşmayı bilen bir Menderes görünce düştükleri hayreti, sonradan yıllar yılı hatırladılar.

1945, İkinci Dünya Savaşı’nın sona erdiği yıldı. Zaferi, batı demokrasileri cephesi kazanmıştı. Türkiye, ülkesini savaş dışı tutmayı başaran İnönü’ye müteşekkir, a-ma kuruluş, geçiş yıllarının ve sayısız yoksunluklara sahne olan savaş döneminin lideri İnönü’den tedirgindi. Belli ki bir yeni dönem başlayacak, geçmişe olduğu kadar geleceğe, dışa olduğu kadar memleket gerçeklerine de kapalı devlet yönetimi üslûbunun yerini, yeni bir anlayış ve onun temsilcileri alacaktı. 1946’-dan itibaren Menderes bu ümidin temsilcisi olarak tutundu ve parladı.

Toprak Kanunu Tasansı’na muhalefet giderek genişlemiş, C.H.P.’de ve bazı kanunlarda reformları öngören “Dörtlü Takrir” adı altında bir muhalefet cephesi bildirisine dönüşmüştü. Celâl Bayar, Fuat Köprülü, Refik Koraltan’la birlikte takririn altındaki dördüncü imza Adnan Menderes’e aitti. Sonuç, bu dört milletvekilinin partiden çıkarılması oldu. Demokrat Parti o yıl, bu dört eski C.H.P.’li tarafından kuruldu. Cumhuriyet döneminin başarıya ulaşacak ilk muhalefet denemesi böylece başlamış oluyordu. Türkiye’de de yeni gelişmeleri oluşturan tarihî, sosyal ve İktisadî şartların incelenmesi ve bilinçlendirilmesi yerine, eski alışkanlıkla kişiler ve kişisel ilişkiler üzerinde durulduğu için, bu yeni dönem, olum’lu ve olumsuz yanlarıyle ve hemen de tüm olarak Menderes’e mal edilecekti. 1946 seçimlerinden sonra Meclis’te artık bir D.P. grubu vardı. Grubun parlak ve etkili temsilcisi Menderes, iktidarı en fazla zorlayan ve sinirlendiren muhalif niteliğini kazandı. Genel başkan Bayar’a rağmen partinin ve Meclis grubunun yıldızı Menderes’ti. Dört yıl boyunca C.H.P. iktidarı Meclis’te zor günler yaşarken, D.P. memleket çapında hızla büyüdü, gelişti. Ve bu dört yıl. Meclis komisyonlarının sessiz milletvekilini bir yeni lider, bir siyaset yıldızı haline getirmeğe yetti.

Yeni ve değişik bir lider
1950  seçimlerini D.P. kazandı ve çeyrek yüzyıl boyunca devletle özdeş hale gelmiş C.H.P., iktidarı yeni partiye devretti. Parti başkanlığını bırakan Bayar, Cumhurbaşkanı seçildi ve Başbakan olarak hiç duraksamadan Menderes’i seçti. Parti ve hükümet başkam Menderes, teşkilâtına hâkim ve halkın ümit ve sevgiyle bağlandığı güçlü bir lider olarak işe başladı. Daha önce benzeri görülmemiş ölçüde halka inmeyi bilen, çevresine karşı nazik ve alçakgönüllü, vatandaş dilek ve şikâyetleri konusunda çok duyarlı, çalışkan ve karar cesaretine sahip bir başbakan olarak, ilk günden itibaren göz doldurdu. Bu arada, parti teşkilâtının her kademesiyle de yakından ilgileniyor, böylece ayrı bir dayanak ve güç kazam yordu. Gelişmeler sonunda Menderes, Meclis grubu önünde danışman ve dinleyen bir kişi olmaktan çıkarak, direktif veren bir lider durumuna girdi. Halkın ilgisi, teşkilâtın bağlılığı ve yakın çevresini inandırma ve etskileme yeteneği onu, kısa sürede, partinin tek ve mutlak hâkimi yapacaktı.

Menderes politikacı olarak C.H.P. okulunda yetişmişti. Bu etkiyi, Başbakanlığı boyunca korudu. İktisat açısından liberal görüşe sahipti. Bir tarım ülkesi olan Türkiye’nin temel meselelerini biliyor, hür teşebbüsün kalkınmanın en etkili yolu olduğuna inanıyordu. Ülkeyi, İktisadî sorunların önemini yeterince anlayamamış bir iktidardan devralmıştı. Savaş sonu şartlan, geri kalmış Türkiye’nin de hızlı bir kalkınma çabasına girişmesini zorunlu kılıyordu. Planlı ve programlı olmamakla birlikte, Menderes, pek çok alanda bu kalkınmayı başlatan lider oldu. İktisadî alanda sağlanan canlılık, şehirden kente halk tabakalarına doğru yayılıyor ve 1954 seçimleri, Menderes yönetimindeki D.P. iktidarı uygulamasının hararetle desteklendiğini gösteriyordu. Ne var ki, ölçüsüz altyapı çalışmalarına girilmişti. Dış kaynak ihtiyacı şiddetle artıyordu. Enflasyon önlenmez hal almıştı. 1957’de, seçimleri bir yıl öne alan D.P. iktidarının lideri artık hırçın ve sinirli bir Başbakan’dı.

Bu noktaya gelinmesinde, İktisadî açıdan girilen çıkmaz kadar, siyaset alanındaki verimsiz çekişmelerin de etkisi oldu. 1950′-den 1980’a, iktidar ile muhalefet, arasında bir çatışmaya sahne olmayan gün, hemen de geçmedi. Muhalefet yeni iktidara karşı, ilk günlerden itibaren müsamahasızdı. 1950’de başlayan hürriyet havası, aydınlar arasında iki büyük partiye de yakın gelmeyen görüş ve eğilimlerin gelişmesine yol açmıştı. 1957’den itibaren D.P., dar boğazlara giren iktisat politikası yanında baskı gruplarını da hızla kaybetmeğe başladı. Bu noktadan sonra Başbakan Menderes’in kişiliği, parti ve ülke kaderini olumsuz yönde etkileyecekti. İllerin ilçe haline getirilmesi, tedbir kanunları, tahkikat komisyonları gibi uygulamalar, Menderesin ve partisinin itibar kaybetmelerinden gayri sonuç vermedi. D.P. öyle bir noktadaydı ki, Başbakanlığa yeni bir yöneticinin gelmesi, bizzat Başbakan’ın kararına bağlı bulunuyordu. Sonuç, Silâhlı Kuvvetler’in müdahalesi oldu.

27 Mayıs 1960 sabahı Menderes yeni bir yurt gezisinin ilk durağı olan Eskişehir’deydi. Tutuklandı ve önce Ankara’ya, sonra diğer D.P.’lilerle birlikte Yassıada’-ya götürüldü. Altı ayrı davada yargılandı; birinde suçsuz, beşinde suçlu görüldü ve ölüm cezasına çarptırıldı. Ceza, Menderes’in intihar teşebbüsü sebebiyle iki gün ertelendikten sonra, 17 eylül 1961 günü İmralı adasında uygulandı.

Daha yeni Daha eski