Arif Hikmet Koyunoğlu Kimdir, Hayatı, Eserleri, Hakkında Bilgi

Arif Hikmet KOYUNOĞLU Mimar (İstanbul 1888 – İstanbul 1982).

14 yaşında babasını kaybeden Arif Hikmet zorluklarla geçen gençlik yıllarında bir yandan değişik işlerle çalışıyor, bir yandan da Sanayii Nefise Mektebi’ne devam ediyordu. Burada, 34 yıl ülkemizde hocalık eden, Osmanlı Devleti’nin son, Cumhuriyet’in ilk yıllarında önemli mimari uygulamalarda bulunan Guilio Mongeri’nin öğrencisi oldu. İstanbul Beyoğlu’ndaki Saint-Antoine Kilisesi’nin yapımında da, Mongeri’ye yardım eden Arif Hikmet Sanayii Nefise Mektebi’ni bitirince, Birinci Dünya Savaşı’nın başlaması üzerine yedek subay olarak Kafkas Cephesi’ne gönderildi. Dört yıl süren askerlik görevinin sonunda Erzurum’da çalışma olanakları aramış, bugün ayakta olmayan Erzurum İttihat ve Terakki Kulübü binasını yapmış, fakat uygulama şansı sınırlı olduğundan İstanbul’a dönmüştü. Oysa o yıllar İstanbul işgal altındaydı. Bu yüzden mimarlığı bir yana bırakarak bir süre gazetelerde foto muhabirliği yaptı, bir de resim ve fotoğraf atelyesi açtı. Ne var ki, her gün yeni bir olayla çalkanan İstanbul’da işgal kuvvetleri tarafından mimlenmişti; bunun üzerine arkadaşı Nevzat Tandoğan’ın yardımıyle Ankara’ya geçti ve Evkaf Vekâleti Heyeti Fenniyesi’nde mimar olarak görev aldı (1922). Bu görevde uzun süre kalmayan Arif Hikmet, bağımsız çalışmayı denedi: o  yılların Ankarası’nda mimarlık eylemi çok güç koşullar altında sürdürülüyordu, yapı malzemesi sınırlıydı. Bu ihtiyacı karşılamak düşüncesiyle Akköprü yakınlarında bir briket, karo mozaik ve künk imalâthanesi kurdu.

Ankara’da, Emaneti Mübareke denilen ve bir camide saklanan değerli eşyalar için bir yapı gerekince bazı mimarlara teklif yapılmış, sonunda Arif Hikmet’in projesi beğenilmişti. Cumhuriyet’in ilk yıllarında kurulan bu yapı, bir süre Atatürk’ün geçici kabri olan Etnografya Müzesi’-dir. Bu yapının ardından, Milli Eğitim Bakanlığı olarak düşünülen, daha sonra Dışişleri Bakanlığı olarak kullanılan, bugün de Gümrük ve Tekel Bakanlığı’na devredilen binanın yapımına başlayan Arif Hikmet, zor koşullar altında ve eldeki olanaklarla bu eseri de tamamladı.

Tiyatrosu ve diğer mekânlarıyle uzun yıllar ilgiyi üzerine çeken, Ankara’nın en önemli yapılarından olan eski Türk Ocağı binası da Arif Hikmet’in eseridir. Bu yapıda, özellikle bazı mekânlarda, geleneksel türk motiflerimden yararlanıldığı dikkati çeker, devrin mimari ve bezeme anlayışı açıkça görülür. Türk Ocaklan’nın kapanmasından sonra halkevi ve diğer kurumlarca kullanılan, son yıllarda onarılan bu yapı Etnografya Müzesi’nin hemen yanında yer alır ve bu iki eser Birinci Ulusal Mimari’nin bütün özelliklerini yansıtır. Cumhuriyet devrinin bu kuruluş dönemi yapılarının yanı sıra Arif Hikmet Koyunoğlu, Ankara’daki bazı yapılarda da aynı anlayışı sürdürmüştür.

Bunların başında Himayei Etfal (Çocuk Esirgeme Kurumu) binası gelir. Öbürlerinden çok daha yalın görünüşlü olan bu yapıda da, girişteki fenerlerden kapı tokmaklarına kadar klasik Osmanlı devri bezeme motiflerinden izler bulmak mümkün. Anafartalar’daki bu Adliye binası, Büyük Otel, eski Gazi ve Latife Hanım Okulu (bugün Atatürk ilk ve ortaokulu) ve öbür binalarla birlikte bir bütün çizen Çocuk Esirgeme Kurumu binası, son yıllarda caddenin dokusuyle birlikte değişikliğe uğramış, yapım yıllarındaki görünümünü yitirmiştir.

Bu resmi yapıların yanı sıra, Ankara’da, devrin ilerigelenlerine ait bazı özel binalar da Koyunoğlu’nun eseridir. Alman Büyükelçiliği karşısında Celâl Bayar’m evi, Ruşen Eşref Ünaydın’ın evi (Lübnan Elçiliği), eski Maraş milletvekili Mithat Bey’in evi (İsrail Elçiliği), Falih Rıfkı Atay’ın evi (yıkılmış, yerine Polonya Elçiliği yapılmış) bunlar arasında sayılabilir.

1930 yılında Tayyare Cemiyeti’nin (Türk Hava Kurumu) Bursa’da bir tiyatro ve sinema binası için açtığı uluslararası yarışmada birincilik ödülünü alan ve yapımını uygulayan Arif Hikmet Koyunoğlu, daha sonra İstanbul’a yerleşerek Taksim, Nişantaşı ve Sultanahmet’teki bazı ev ve apartmanların projelerini çizmiş, uygulamalarında bulunmuş, bu çabasını 80 yaşına kadar sürdürmüştür.

Koyunoğlu, mimari proje ve uygulamalarının dışında eski eser onarımlarmda da çalıştı, Ankara’da bulunduğu yıllar Hâkimiyeti Milliye gazetesine, Türk Yurdu dergisine sürekli yazılar yazdı, mimarlık konusundaki gelişmeleri yansıtmağa, düşüncelerini açıklamağa çalıştı. Mimarlık alanındaki değişme ve yenileşmelere açık bir tutumu benimseyen Arif Hikmet Koyunoğlu, bir yandan eski yazılarını kitap halinde toplarken, bir yandan da yıllar boyu Türk mimari anıtları üstüne derlediği hepsi belge değerindeki malzemeyi değerlendirmeğe çalıştı. 1981 yılında kendisine Atatürk Sanat Armağanı verilen sanatçı 1982 yılında hayatını kaybetti.

Daha yeni Daha eski