Yassıada Yargılamaları, Mahkemeleri, Kararları, Hakkında Bilgi

YASSIADA DURUŞMALARI

27 Mayıs 1960 hareketiyle işbaşından uzaklaştırılan D.P. iktidarının yürütme ve yasama organlarındaki sorumlularıyle bunların sorumluluklarına katılan görevlilerin yargılanmaları için kurulan Yüksek Adalet Divanı 14 ekim 1960 günü, bir deniz üssü olan Yassıada’da çalışmağa başlamıştı. İlk soruşturmayı yapan Yüksek Soruşturma Kurulu 592 kişi hakkında son soruşturmanın açılmasına karar vermiş, suçlan 19 dosyada toplamıştı. Bu davaların adları şöyleydi:
1. Anayasa’yı ihlâl davası;
2. Köpek davası;
3. 6/7 Eylül davası;
4. Bebek davası;
5. Vinylex davası;
6. Zimmet davası;
7. Arsa davası;
8. Gemi davası;
9. Değirmen davası;
10. Barbara davası;
11. Örtülü ödenek davası;
12. Radyo davası;
13. Topkapı olayı davası;
14. Çanakkale ve Geyikli davası;
15. Kayseri olaylan davası;
16. Demokrat İzmir gazetesinin tahribi davası;
17. 27/28 Nisan Ankara ve İstanbul olayları davası;
18. İstimlâk yolsuzluğu davası;
19. Vatan Cephesi davası.

Duruşmalara başlandıktan bir süre sonra değirmen davasının zamanaşımı nedeniyle düşmesine, geri kalan 18 davanın da Anayasa’yı ihlâl davasıyle birleştirilerek incelenmesine karar verildi.

Yassıada duruşmaları halka ve basına açık olarak yapılıyordu. Bu amaçla adada geniş haberleşme olanaklan sağlanmış, basın görevlileriyle kendilerine izin verilen dinleyicilerin Yassıada’ya gidiş-gelişleri için özel gemi seferleri düzenlenmişti. Bu özel seferlerle duruşmalann sonuna kadar 150 000 kişi taşındı. Yargılama 15 eylül 1961 tarihine kadar sürdü ve 203 günde, toplam süresi 1 033 saati bulan 287 oturum yapıldı. Yüce Divan karşısına çıkanlan 592 sanıktan 288’i için idam cezası isteniyordu.

Yassıada’da yargılamalar 27 Mayıs öncesi ceza kanunlarına göre yapıldı. Sadece Türk Ceza Kanunu’nun 65 yaşını geçmiş suçlular hakkında idam cezası uygulanmasını yasaklayan 56. maddesi daha sonra değiştirilmişti ve Celâl Bayar’ı hedef aldığı anlaşılan bu değişik hüküm de uy- Yassıada’da barındırılan sanıkların bakımları, dinlenmeleri için gerekli tedbirler alınmıştı. Günün belirli saatlerinde bahçede dolaşmalarına izin veriliyordu. Yemekler için ayrı küçük masalar hazırlanmıştı. Yalnız Celâl Bayar ile eski Başbakan Adnan Menderes yemeklerini odalarında yiyorlardı. Günlük yemek ücreti de 280 kuruş olarak hesaplanmıştı. Adada düzen ve güvenliğin sağlanması ve sürdürülmesiyle yarbay Tarık Güryay görevlendirilmişti. Güryay disiplin konusunda azami titizliği gösteriyordu. Bununla birlikte disiplin kaygısıyle sanıkların aileleri ve avukatlarıyle görüşmelerine herhangi bir yoldan engel olunmuyordu. Sayısı 1068’i bulan tanıklar için de birtakım kolaylıklar düşünülmüştü: çoğunlukla özel motorlarla götürülüp getiriliyor, mahkeme önünde bütün bildiklerini anlatabilmelerine imkân veriliyordu. Duruşmalar boyunca Yassıada’da alınan disiplin ve sağlık tedbirlerine rağmen bazı olaylar önlenemedi. Bunlardan ilki Celâl Bayar’m 25 eylül 1960 günü intihara kalkışmasıydı. Ancak, muhafızların durumu vaktinde farketmeleriyle Bayar ölümden kurtarılabildi.

Konya eski valisi Cemil Keleşoğlu’nun 14 temmuz 1960 günü intihara kalkışması ise ölümle sonuçlandı.

Bunların dışında bazı milletvekilleri de duruşmalar sürerken Yassıada’da öldü: Zakar Tarver, Yusuf Salman, Lütfi Kır-dar, Nuri Yâmut (İstanbul milletvekilleri), Gazi Yiğitbaşı (Afyon milletvekili), Kenan Akyüz (Bursa milletvekili), Faruk Oktay (İstanbul emniyet müdürü).

kararlar açıklanıyor

Yüksek Adalet Divanı’nın kararları 15 eylül günü açıklandı. Buna göre 15 kişi idama, 31 kişi ömür boyu hapis, 418 kişi 20  yıl ile 6 ay arasında hapis cezalarına çarptırılmış, 123 kişi beraat etmiş, 5 kişi hakkmdaki davalar da düşmüştü. Haklarında idam kararı verilenler şunlardı: Celâl Bayar, Adnan Menderes, Fatin Rüştü Zorlu, Haşan Polatkan, Refik Koral-tan, Emin Kalafat, Agah Erozan, Hamdi Sancar, Bahadır Dülger, Baha Akşit, İbrahim Kirazoğlu, Nusret Kirişçioğlu, Zeki Erataman, Osman Kavrakoğlu, Rüştü Erdelhun.

Kararlar açıklandığı gün idam cezalarıy-le ilgili dosyalar Milli Birlik Komitesi’n-ce onaylanmak üzere Ankara’ya gönderildi. Ankara’da siyasi çevrelerde ve hükümlü yakınları arasında telâşlı bir gün yaşandı. Menderes ve Polatkan’ın aileleri C.H.P. genel başkanı İsmet İnönü’ye başvurarak idam cezalarının yerine getirilmesine engel olmasını istemişler, o da bu isteği yerinde görerek harekete geçmişti. Ne var ki bu konuda Millî Birlik Komitesi üyeleri arasında görüş ayrılıkları vardı. Sonunda 15 idam hükümlüsünden Bayar’ınki, yaşının 65’i geçmiş olması nedeniyle ve Başbakan Menderes, Dışişleri bakanı Zorlu, Maliye bakanı Polatkan dışında kalan 11 kişinin cezası da takdir yoluyle ömür boyu hapis cezasına çevirildi; böylelikle ömür boyu hapis cezası alanların sayısı 42’ye yükselmiş oluyordu.

infazlar ve sonrası

Yüksek Adalet Divanı kararları onaylandığı gün gereği yapılmak üzere Yassıada’-ya gönderilmişti. Bunun üzerine Zorlu ve Polatkan’ın idam cezaları İmralı adasında yerine getirildi. Menderes intihara kalkıştığı için yasalar gereğince iyileşmesinin beklenmesi gerekiyordu. 17 eylül günü doktorların bir sakınca kalmadığını bildirmeleri üzerine onun cezası da aynı yerde uygulandı. Bu arada ömür boyu hapis cezalılarının hepsi de İmralı adasına nakledilmişti. Ancak, Yassıada’daki öbür hükümlülerin başka yerlere götürülmelerine karar verildiğinde İmralı’dakiler de alındı ve aralarında Celâl Bayar’-ın da bulunduğu 297 hükümlü Kayseri, 113 hükümlü de Adana cezaevine konuldu, sağlık durumları bozuk 8 hükümlü ise İstanbul’da askeri hastahaneye yatırıldı.

Yassıada duruşmalarının hemen ardından genel seçimler yapılmış, tartışmalı bir biçimde de olsa, iktidar yeniden siyasî partilere bırakılmıştı. Bu da hükümlü ailelerini af için kampanya açma konusunda yüreklendiriyordu. Nitekim 1902 yılının ilk günlerinden başlayarak bu konunun günlük sorunlar arasında yer aldığı görüldü. Aynı yılın ekim ayında da İnönü başkanlığındaki Koalisyon Hükümeti ilk af kanununu çıkardı. Bu kanun bütün cezalarda 4’er yıl indirim yapıyor, 7 yıla hükümlülerin de şartlı olarak bırakılmasını öngörüyordu. Kanundan 283 kişi yararlandı; ayrıca Cumhurbaşkanı Cemal Gürsel de Anayasa’nın kendisine tanıdığı yetkiye dayanarak sağlık durumları ve ihtiyarlıkları nedeniyle 13 kişiyi affetmişti. 7 kasım 1964’te de Celâl Bayar, sağlığının bozulmuş olması yüzünden salıverildi. Geri kalan hükümlüler de sağlık kurullarından aldıkları raporlara dayanılarak cezaevlerinden çıkarıldı. Hükümlülere 1966’da kamu haklarının, 1974’te de siyasî hakların geri verilmesiyle bu sorun da ortadan kalkmış oldu.

Daha yeni Daha eski