RAZİ, Ebubekir Zekeriya (841-926)
İranlı filozof ve bilgin. İslam düşüncesinde Doğacılık’ın kurucusudur.
İran’ın Rey kentinde doğdu, öldüğü yer bilinmiyor. Önce müzikle ilgilendi, sonra Bağdat’a giderek çağın ünlü bilginlerinden Ali b. Sehl b. Rabban’dan tıp öğrenimi gördü. Bir süre Rey hastahanesi başhekimliğinde bulunduktan sonra Bağdat hastanesi başhekimliğine atandı. Doğu İslam ülkelerinde, birkaç yıl süren, gezilere çıktı, Samani Hükümdarı Mansur b. İshak’m ilgisini çekince saraya çağrıldı. Orada düzenlenen bilimsel toplantı ve tartışmalara katıldı. Bilgisinin genişliği, düşüncelerindeki kesinlik ve açıklık, benimsediği bilimsel çalışma yöntemi nedeniyle ilgi çekti, çağının en gözde bilginleri arasında yer aldı.
Us, bilgi ve beş ilke
Razi tıp, müzik, matematik ve kimya konularında, çağma göre, etkili çalışmalar yaptıktan sonra, kendini felsefeye verdi. İslam düşüncesini ana kaynaklarından öğrenme gereğini duyarak Anadolu-Yunan felsefesini, eski Hint ve İran uygarlık ürünlerini inceledi. Özellikle Hippokrates, Gaienos, Pythagoras, Thales, Anaksagoras ve Anaksimenes gibi düşünürler üzerinde araştırmalara girişti. Bu çalışmaları onu bilginin kaynağı sorunuyla karşı karşıya getirdi. Razi’ye göre insanı anlamanın birinci yolu, onu düşünen bir varlık olarak, yaşamı içinde incelemektir. Bu inceleme de deney ve gözlem yöntemiyle başanya ulaşabilir. Çünkü bilginin kaynağı duyulardır, duyular ise deney ve gözlemin konusu olan dış evrenle ilgili izlenimlerin almış odağıdır. Dış evren maddedir ve gerçektir, tin ile Tanrı bu evrenin dışındadır. Varlık bütününü oluşturan beş ilke vardır.
Bunlarda Tann, boşluk(mutlak mekân), süre(mutlak zaman), tin (ışık, aydınlık), madde (karanlık) gibi belli özellikler taşıyan varlıklardır. İnsan usu bu varlık alanlarını kavramada olduğu gibi yaşamı düzenlemede de yeterlidir, onun bütün eylem ve girişimlerinde en güvenilir kılavuzdur. Bu nedenle halkı uyarmak, aydınlatmak için olağanüstü güçlerle donatılmış birtakım kimselerin varlığına inanmak, onları beklemek gereksizdir. Nitekim peygamberlerin düşünceleri de usla bağdaşmadığı için yeterli ve gerçek değildir.
Evren, tözler ve özgür istenç
Evren, Tanrı’nın özgür istenciyle yaratılmıştır, bu yaratmada temel ilke tanrısal bilgeliktir, insan bunu bilemez. Yaratma eylemiyle ortaya konan bütün varlıkların başlangıcı salt ışıktır [nûr), madde (heyûlâ), bireysel öz (nefs) ve doğal ışık onunla oluşmuştur, tinsel bir nitelik taşıyan yalın tözler (cevher) ondan doğar. Öte yandan insanın tinsel varlığını kuran ve tinin kaynağı durumunda olan tinsel madde (ruhanî heyûlâ) bu ilk ışıktan gelmiştir. Canlı denen varlık türlerine dirilik kazandıran bireysel özler insan ve hayvanda başka başkadır. Bunun gibi insan tini de ayrı bir özellik taşır, daha yetkin ve yücedir, her iki tin için nesnellik (cism) söz konusu değildir. Razi’ye göre yaşlık-kuruluk, sıcaklık-soğukluk gibi dört niteliğin kaynağı da nesnel varlıklardır, bu nitelikler birer “gölge varlık” durumundadır. Göklerle yeryüzü bu dört nitelikten oluştuğu için özdeştir. Yeryüzünde bulunan nesnel varlıklann göklerin etkisi altında kalmalarının nedeni de bu özdeşliktir. Önsüz-sonsuz olan bu nitelikler için zaman kavramı geçersizdir.
Temel öğeler
Razi, evrenin oluşumunda temel öğe niteliği taşıyan ilk maddenin (mutlak heyûlâ) dağınık atomlardan kurulduğu kanısındadır. Sürekli bir değişmeye elverişli olan bu atomlar, birbirinden ayrı oranlarda, boşluğun küçük bölümleriyle birleşerek doğanın ilk kurucu ilkelerini oluşturur. Bu ilkeler de hava, su, ateş, toprak ve göksel öğe gibi beş türlüdür. Bunlann nitelik ve özellikleri, madde ve boşluk oranına göre belirlenir. Yoğun olan toprak ve su yeryüzünün odağına yöneliktir, gevşek bir yapı taşıyan hava ve ateş ise yukarı doğru devinir. Maddeyle boşluğun dengeli dağılımını sağlayan göksel öğenin devinimi daire biçimindedir. Her türlü devinimin gerçekleştiği iki ayrı uzay vardır. Bunlardan biri tümel, öteki tikeldir. Tümel uzay (külli mekân) evrensel, tikel uzay (cüz’i mekân) ise her nesnel varlığın, kapladığı yer (hayyiz) dolayısıyla niceliğini gösterir.
Haz ve acı
Razi’nin ahlakla ilgili görüşleri haz ve acı (elem) İkilisinden doğan duyguya dayanır. Hazzın bozulması, mutsuzluğa yol açan ve acıyı doğuran bir duygu türüdür, insanın mutluluğu yaşamdan haz duymasına, dengeli bir yaşayış biçimini gerçekleştirmesine bağlıdır.
Razi’nin felsefe çalışmaları yanı sıra kimya ve fizik sorunlarıyla da ilgili çözümleri vardır. Özellikle yalın nesneler (ecsam-ı basite) ve ışık kırılmaları konusundaki incelemeleri çağına göre önemli sayılır. Gerek felsefe gerek doğa bilimlerine dayanan çalışmalarıyla, Razi, İslam düşüncesinde gözlem ve deney anlayışının gelişmesine, Maddecilik’in yayılmasına öncülük etmiştir.
• YAPITLAR (başlıca): El-İlmii’l İlahi, yazma (“Tanrı Bilgisi”); El-Havi, yazma (“Kuşatan”); Kitah fıt-Tıbbır-Ruhâni, yazma (“Tinsel Hekimlik Kitabı”); Taksimü’l-Ilel, yazma (“NedenlerinBölümlenmesi”); El-Taksim ve’l-Tas-cir, yazma (“Hastalıkların Nedenleri ve Sağıltım Yollan”);
Menafıul-Edviyat ve Mazarr, yazma (“İlaçlann Yararlan ve Zararları”).
• KAYNAKLAR: İ.Z.Eyuboğlu, Alevilik-Sünnilik İslam Düşüncesi, 1979; İ.H.Izmirli, Şeyhu’l-Etibha Ebubekir Muhammed bin Zekeriya el-Razi, 1925; H.Z.Ulken, İslam Felsefesi, Kaynaklan ve Tesirleri, 1957.
Türk ve Dünya Ünlüleri Ansiklopedisi