SÂTI BEY (1880-1968) Arap, eğitimci ve düşünür. Osmanlı Devleti’nde eğitim sisteminin çağdaşlaştırılması, daha sonra da laik bir Arap milliyetçiliği doğrultusunda çalışmalar yapmıştır.
Mustafa Sâtı el-Husri Yemen’in başkenti Sana’da doğdu, 23 Aralık 1968’de Bağdat’ta öldü. Yargıç olan babasının değişik yerlerde görev yapmasından dolayı özel öğrenim gördü. Küçük yaşta Fransızca öğrendi. 1893’te İstanbul’daki Mülkiye Mektebi’nin idadi (lise) bölümüne girdi. 1900’de yüksek bölümü bitirdi. Doğa bilimlerine karşı büyük bir ilgi duyduğundan okulu bitirince kendi isteği üzerine Yanya’ya öğretmen olarak atandı. Eğitim sistemini yenileştirmeye yönelik çabaları dikkat çektiğinden 1905’te Kosova kaymakamlığına alındı. Ertesi yıl Manastır’a bağlı Florina kazasına atandı. Bu sırada üye olmamakla biriikte İttihat ve Terakki Cemiyeti ile yakın ilişkiler kurdu.
II.Meşrutiyet’in ilanından sonra İstanbul’a gitti. Kısa bir süre Envar-ı Ulûm (Bilimlerin Işığı) adlı bir dergi yayımladıktan sonra 1909’da Darülmuallimin müdürlüğüne atandı. Öğretmen kadrosunu büyük ölçüde gençleştirip Batılı ölçülere uygun bir eğitim sistemi kurdu ve etnografya, sosyoloji ve psikoloji gibi bilim dallarının ders programına alınmasını sağiadı. Yenilikleri izlemek amacıyla Avrupa’ya çeşitli geziler yaptı. Aynı dönemde Tedrisat-ı iptidaiye Mecmuası’m yayımlayarak ilk ve ortaöğrenim üzerinde durdu. 1912’de maarif nazın ile anlaşmazlığa düştüğü için görevinden ayrıldı. Bir süre Darüşşafaka müdürlüğünde bulundu. Terbiye adıyla yeni bir dergi çıkararak pedagoji biliminin gelişmesine öncülük etti ve bu konuda çeşitli makaleler yazdı. Bu dönemde Batı’nm ileri bilim ve teknolojisinin yanı sıra uygarlık değerlerini de benimsemek gerektiğini savunarak kapsayıcı bir Osmanlı yurtseverliğini savundu. Arap milliyetçiliğinin önderlerinden Abdüikerim ei-Halil ile dostluğuna karşın Arap bağımsızlık hareketinden uzak durdu.
Mondros Mütarekesi’nin imzalanmasından sonra Osmanlı Devleti’nin artık yaşayamayacağına inandığından dostlarının çağrısı üzerine Şam’a gitti. Burada Emir Faysal ile yakın ilişki kurarak etkin siyasete atıldı. Kurulan geçici Suriye hükümetinde eğitimle ilgili görevler üstlendi. 1920 Mart’ında Suriye Kongresi’nin Faysal’a taç giydirerek bağımsızlık ilan etmesi üzerine Fransız kuvvetleri saldırıya geçti. Maysalun Savaşı sonunda yeni hükümet yıkılınca kaçmak zorunda kaldı.
Emir Faysal ile bir süre dolaştıktan sonra Port Said üzerinden İtalya’ya geçti. Buradan İstanbul’a giderek Kuva-yı Milliye hareketi ile ilişki kurmaya çalıştı. Bu girişimin boşa çıkması üzerine yeniden İtalya’ya uğrayıp Emir Faysal ile görüştükten sonra Kahire’ye döndü. Irak’ta artan direnişe son vermek amacıyla Faysal’ı Irak kralı yapmayı düşünen İngiltere’ye karşı ılımlı bir tutum benimsedi. Bu planın gerçekleşmesi üzerine 1921 Temmuzunda Irak’a gitti. 1923’te eğitim genel müdürlüğü görevine getirildi.
Yaptığı çalışmalarla ve yayımladığı Mecelletü’t-Terbiye ve’t-Talim (Pedagoji ve Eğitim Dergisi) aracılığıyla İslami özelliklerden arınmış bir Arap birliği anlayışına dayanan ve Batı uygarlığım özümsemiş yeni bir Arap kültürü yaratmaya yönelen çağdaş bir eğitim sistemi kurmaya çalıştı. 1927’de siyasi çevrelerin kendisine karşı muhalefeti artınca görevinden çekilmek zorunda kaldı. Dört yıl kadar Bağdat’taki Darülmualli-min’de ders verdikten sonra kısa bir süre genel eğitim müfettişliği yaptı. 1935’e kadar Hukuk Fakültesi dekanı olarak çalıştı. Ertesi yıl etkisizleştirilmek amacıyla Eski Eserler Genel Müdürlüğü görevine getirildi. Ancak kendisini bu konuda kısa sürede geliştirerek eski uygarlıkların gün ışığına çıkarılmasında ve korunmasında önemli katkıları oldu. İngiliz yanlısı tutumundan dolayı Nuri Said’in dış siyasetine karşı çıkarak Filistin Savaşı sırasında bu cepheye gönüllü birlikler gönderme isteğini destekledi. Çeşitli Arap ülkelerini dolaşarak araştırmalar yaptı. Raşid Ali Geylani’nin 1941’deki darbesini desteklediği için İngiliz müdahalesinin ardından Halep’e sürüldü. Beyrut’a geçip üç yıl orada kaldı. Yeni Suriye hükümeti tarafından eğitim danışmanlığı görevine getirildi. Fransız etkisini silmek amacıyla eğitim sistemini Araplaştırma siyasetini izledi. Ancak laik tutumu tepkiyle karşılandığından 1946’da Beyrut’a döndü ve ertesi yıl Kahire’ye yerleşti. Arap Birliği Kültür Komitesi danışmanlığının yanı sıra Kahire Üniversitesi’nde dersler verdi. 1953’te Arap incelemeleri Yüksek Enstitüsü’nün başına getirildi. Arap birliği düşüncesini benimsemiş bir kuşağın yetişmesinde önemli rol oynadı. 1957’de yaşı ilerlediğinden bu görevden aynldı. Ölümünden kısa bir süre önce Bağdat’a yerleşti.
Fichte’nin temsil ettiği Alman romantik milliyetçiliğinden büyük ölçüde etkilenen ve Japon gelişme çizgisini örnek alan Sâtı el-Husri ulusal birliği daha çok dil ve kültür birliğine dayalı bir olgu olarak görür. Amaçladığı düzenin gerçekleşmesinde eğitime birinci derecede yer verir. Osmanlıcılık’tan Arap milliyetçiliğine dönüş yaptıktan sonra “Önce Araplık” felsefesi doğrultusunda öz kültür kaynaklarını laik ve çağdaş bir yorumla canlandırmaya çalışmıştır.
• YAPITLAR (başlıca): Fenn-i Terbiye, 2 cilt, 1909; Lâyihalarım, 1910; Ümidve Azm, 1913; Vatan İçin, 1913; Ârâ ve Ahâdis fıt-Terb’ıye ve’t-Talim, 1944, (“Eğitim ve Öğretim Hakkında Düşünceler ve Konuşmalar”); Ara ve Ahâdis fıi-Vataniye ve’l-Kavmiye, 1944, (“Yurtseverlik ve Milliyetçilik Hakkında Düşünceler ve Konuşmalar”); Ara ve Ahâdis fıi-Kavmiyetii-Arabiye, 1951, (“Arap Milliyetçiliği Hakkında Düşünceler ve Konuşmalar”); el-Urubetu beyne’d-Duatiha ve Muarıziha, 1952, (“Yandaşları ve Karşıtları Arasında Araplık”); el-Urubetu Evvelen, 1954, (“Önce Araplık”); Difaen el-Urube, 1956, (“Araplığın Savunması”); el-Biladüi-Arabiye ve’d-Devletii-Osmaniye, 1957, (“Arap Ülkeleri ve Osmanlı Devleti”).
Türk ve Dünya Ünlüleri Ansiklopedisi