PORPHYRİOS (232-304)
Eski Yunan filozof. Yeni-Platoncu-luk’un öncülerindendir. Plotinos’un ölümünden sonra okulun başına geçerek öğretinin gelişip yayılmasına katkıda bulunmuştur.
Tyr’de doğdu, Roma’da öldü. Önce Origenes ve Ammonios Sakkas’tan sonra Atina’da Longinus’tan felsefe okudu. 262’de Roma’ya giderek dört yıl Yeni-Platonculuk’un kurucusu Plotinos’un yanında kaldı, 266’da geçirdiği ağır bir bunalım yüzünden yaşamına son vermeye kalkınca, Plotinos onu bir hava değişikliği olsun diye, Sicilya’ya gönderdi. 273’te yeniden Roma’ya döndü ve Amelius’un Suriye’ye yerleşmesi üzerine Doğu ve Batı Yeni-Platonculuk diye, ikiye ayrılan okulun Rotna’daki yöneticisi oldu. Porphyrios, okulun başına geçtikten sonra, Plotinos’ un öğretisine belli bir felsefe dizgesi niteliği kazandırmak amacıyla, onun görüşlerini içeren 54 yazısını, Ennead adı altında, dokuz bölümden oluşan, altı kitapta topladı. 304 yılma değin, yönettiği okulda, Plotinos’un düşüncelerini açıklayıp, her türlü gizemci inançlardan arındırarak yaymaya ve geliştirmeye çalıştı. Ameiius’un başında bulunduğu Suriye Yeni-Platoncu okulu ise, öğretiyi Gizemciiik’le uzlaştırma amacını güttüğünden, uzun süre varlığını koruyamadı.
Porphyrios, okulun yönetimini elinde bulundurduğu süre içinde, birkaç kez Sicilya ve Numidya’ya geziye çıktı, araştırma ve gözlemlerde bulundu, öğretiyi dinden uzak tutmayı, özellikle Hıristiyanlık’ın etkisinden kurtarmayı başardı. Yazılı kaynakların bildirdiğine göre Porphyrios altmış dolayında kitap yazdı. Bunların üçte biri tarih, yazın ve bilim sorunlarını, sekizi bağımsız konuları, geri kalanı da felsefeyi içerir.
Porphyrios’un felsefesinde odak sorun varlıktır. Plotinos’un kuramından esinlenerek varlığın tinden oluştuğunu, tinin ilk kurucu töz niteliği taşıdığını ileri sürer. Ancak tin evrenin atası ve kurucusu olan Demiurgos’tur. Demiurgos anlıktır, yaşatıcı, geliştirici, doğurucu bir özü vardır. Bu üç niteliği taşımasına karşın o Bir’dir, bütün oluş ve değişmelerin etkenidir. Doğada iyilik ve kötülükleri doğuran, insanlarla tanrılar arasındaki ilişkiyi sağlayan, birtakım gizli ve tanrısal güçler vardır. Bütün evreni kuşatan, yöneten, devindiren, ona dirilik kazandıran tin evrensel bir varlıktır. Her bireysel tin bu evrensel tinle birleşir, buna karşın, gene her bireysel tinde, kendine özgü bir yaşam gücü bulunur. Bu güç, bireysel tine, evrensel tinin karışmadığı birtakım eylemleri yaratma olanağı sağlar. Bireysel tinin, evrensel tinden doğuşu, bir düşüş niteliğindedir. Bireysel tinler değişik varlıklara girer ve tinsel göç gerçekleşir. Ancak insan gövdesine giren bir tinin, yeniden başka bir hayvana geçmesi söz konusu değildir. Bireysel tinlerin tanrısal ve evrensel tine kavuşabilmesi birtakım kutsal işlemlerin gerçekleştirilmesine bağlıdır. Çünkü tin gövde olmadığı gibi gövdenin belli bir yerinde değil, bütününe yayılmış durumdadır, gövdenin “oluş nedenidir”.
Porphyrios’a göre bilmek tinin başarısıdır ve bunu anlıkla, usla gerçekleştirir. Bu nedenle tin kendini de, başka nesneleri de bilebilir. Kendini içe dönüşle, dış nesneleri de algı yoluyla bilir. Algı duyumla sağlanır, duyum ise anlığın us ve düş gücü gibi bir yetisidir. Duyum yalnız gövdesel izlenimleri almaya yarar, onun sağladığı izlenimler anlıkta us ve düş gücüyle kavrama dönüştürülür, izlenimlerin işlenmesinden edinilen bilgiler (kavramlar) bellekte saklanır. Bir izlenim, etkisi oranında, bellekte yer eder. Bellek de biri saklamaya, öteki istenç yardımıyla çağrışmaya elverişli olmak üzere iki türlüdür. İstenç bir ilgi niteliğindedir, onsuz bir izlenimin alınması, işlenmesi söz konusu değildir. Bu nedenle, tin en yalın bir izlenimi alırken de etkindir. Bütün izlenimleri duyumlardan alan düş gücü kendiliğinden bir nesne yaratamaz. Tinsel yetilerin en üstünü olan us, salt gerçekleri kavrar ve güncel gerçeklere uygulayarak usavurmayı sağlar. Us olmadan sezme, anımsama, duyarlık ve bellek gibi yetilerin varlığı düşünülemez. Salt gerçeklerin sezilmesi niteliğinde olan us, kendi kendini odaklaştırır, sonra duyularla sağlanan verileri işleyerek uygulama alanına koyar. Bu olay, usun bütün tinsel yetileri egemenliği altına almak için, kendi ortamı dışına taşmasıdır. Bu özelliği dolayısıyla usun içsel ve dışsal iki yetisi vardır. Porphyrios, birtakım tanrısal gerçeklerin kavranmasında, aşırı bir kendinden geçişin, dalıncın gereğine inanır. Bu tanrısal gerçekler de en yetkin, en üstün bilgidir. İnsan bu bilgiyi edinirken kendini aşar, derin bir uykuya dalmış gibi olur. Ancak bu durum kişiliğin ortadan kalkması anlamına gelmez.
Ahlak konusundaki görüşlerini us ilkelerine dayalı bir davranış biçiminde sergileyen Porphyrios’a göre insan iyi ile kötü gibi iki karşıt durumla yüz yüzedir ve yaşamını usa göre düzenleme gereğindedir. Kişinin iyiye yönelmesinde, tanrısal bir gücün etkisi vardır. Kişinin eyleme geçerken, kendini oluruna bırakması, usun ışığında yürümekten kaçınmasıdır ki bu doğru değildir. Gerçeklerden uzaklaşmanın, kötüye yönelmenin başlıca nedeni budur. Bilge kişi bütün eylem ve davranışlarında us ilkelerine uyandır.
Mantık sorunlarına, Aristoteles’in kuramına dayanarak, çözüm arayan Porphyrios için önemli olan doğru düşünme ve yanlıştan korunmadır. Eisagoge adlı yapıtında ele aldığı mantık sorunları, Aristoteles mantığının yeni bir açıklanışı olarak, yüzyıllar boyunca okullarda okutulmuştur. Porphyrios’un en önemli katkısı, Yeni-Platonculuk öğretisinin temel yapıtı olan, Plotinos’un yazılarını içeren, Ennead’ı düzenlemesiyle olmuştur.
• YAPITLAR (başlıca): Eisagoge, (ö.s.), 1543, (“Mantık”). Vita Plotini, (ö.s.), 1815, (“Plotinos’un Yaşamı”); Vita Pythagorae, (ö.s.), 1816, (“Pythagoras’ın Yaşamı”).
• KAYNAKLAR: J.Bidez, Vie de Porphyrios, 1913; W.Theiler, Porphyrios und Augustin, 1933.
Türk ve Dünya Ünlüleri Ansiklopedisi