Sinemada Yeni Gerçekçilik
İtalya, 1943-1944 yıllarında, II.Dünya Savaşı’yla hırpalanmış, parçalanmış ve kargaşa içine düşmüş bir durumdaydı. Bu ülkenin bütün sanatçıları gibi, sinemacıları da gerçeği olduğu gibi kabul etmenin ve toplumsal bir özeleştiri hareketi başlatmanın gereğine inanıyorlardı. Bu dönemde İtalya’da ortaya çıkan ve sinema tarihinin en önemli akımlarından birini oluşturan Yeni Gerçekçilik’i bu inanç doğurmuştur.
Yeni Gerçekçilik terimini ilk kez eleştirmen Antonio Pietrangeli 1942’de l.Visconti’nin Ossessione (“Tutku”) filmi için Cinema dergisinde kullandı. Bu film, James Cain’in Postacı Kapıyı İki Kere Çalar adlı romanının uyarlamasıydı. Gerçek mekânlarda çekilmişti ve gerek bu niteliğiyle, gerek toplumsal gerçekleri yansıtmasıyla, faşist dönemin yapay filmlerinden çok değişikti.
Aslında Yeni Gerçekçüik büsbütün yeni bir akım değildi. 1910ların ortalannda da İtalya’ da gerçekçi filmler yapılmıştır. Ama gizli olarak gösterilen Ossessione dönemin sinemactlan için yeni ve yön gösterici bir esin kaynağı oldu. V.De Sica, RRossellini, Aldo Vergano, A.Lattuada, P. Germi, ve Guiseppe De Santis gibi yönetmenlerin 1950’lere değin yaptiklan filmler ortak özellikleriyle hep Yeni Gerçekçilik akımının ürünleriydi. Akımın kuramcılığını yapan C.
Zavattinf ise yeni gerçekçi birçok filmin senaryosunu yazdı.
1950’lerin başında İtalyan toplumunun görece durulması ve mali durumlarını düzelten yapımcıların ticari amaçlı tasarılara yönelmeleri sonucu Yeni Gerçekçilik hızını yitirdi. Ancak bu akım, Hollyıvood dahil birçok ülkenin sinemasını etkilemiştir. Özellikle azgelişmiş ülkelerin sinamacüarı için vazgeçilmez bir esin kaynağı olmuştur. Aynca yeni kuşak İtalyan yönetmenlerinden E.Olmf ve F.Rosf gibi sinemacılar Yeni Gerçekçilik’in özelliklerini belli değişikliklerle sürdürdüler.
Yeni Gerçekçiler, birazda olanaklarının kıt olması nedeniyle klasik sinemanın kurallarına karşı çıkmış ve yaşamı “olduğu gibi”göstermenin gerekliliğini savunmuşlardır. Bu nedenle filmlerini gerçek mekânlarda ve genellikle halktan kişileri kullanarak çekmişlerdir. Onların bu tutumu, savaşın yıkıntıları arasında doğrulmaya çalışan İtalyan toplumu üstünde yoğunlaşan ana temaların, bütün canlılığı ve gerçekliğiyle perdeye yansımasına neden olmuştur. Öte yandan yeni gerçekçi filmler, çok zor koşullarda ve doğal çevrede çekilmiş olmalarına karşın özgün bir estetiğe de sahiptirler. Belgesel niteliklerinin yanı sıra Özellikle siyah-beyaz kullanımı bakımından plastik bir güzellik de taşırlar.
Türk ve Dünya Ünlüleri Ansiklopedisi