SCHWANN, Theodor (1810-1882) Alman fizyoloji bilgini. Hücreyi, bitki ve hayvan organizmasının temel yaşam birimi kabul eden “hücre kuramı”nı geliştirerek, çağdaş dokubilimin öncüsü olmuştur.
Theodor Ambrose Hubert Schsvann 7 Aralık 1810’da Prusya’nın Rhein bölgesindeki Neuss’da (bugün FAC’de) doğdu, 11 Ocak 1882’de Köln’de öldü. On altı yaşındayken Köln’deki bir Cizvit okuluna yazıldığında, koyu Katolik olan aile çevresinin de etkisiyle, din adamı olmayı tasarlıyordu. Uç yıl sonra bu kararından vazgeçip, 1829’da Bonn Üniversitesi ’nde tıp öğrenimine başladı ve ünlü fizyoloji bilgini J.P. Müller’in öğrencisi ve laboratuvar yardımcısı olarak 1831’de lisans öğrenimini tamamladı. Würzburg Üniversitesi’ndeki klinik derslerinden sonra, Müller’in anatomi ve fizyoloji profesörlüğüne atandığı Berlin Üniversitesi’ne geçerek 1834’te doktora derecesini alan Schwann’m, o tarihten sonra Berlin Üniversitesi’nde Müller’in asistanlığını yaptığı beş yıl, tüm meslek yaşamının en verimli dönemi oldu. 1834-1838 arası kendiliğinden türeme kuramının geçersizliğini kanıtlamaya yönelik deneyleri, 1836’da mayalanma olayına ve sindirim enzimlerine ilişkin araştırmaları, özellikle 1839’da geliştirdiği hücre kuramıyla biyolojiye büyük katkıda bulunan Schwann, yoğun bir araştırmayla geçen bu parlak ve kısa bilim yaşamını 1839’da birdenbire noktalayıp, kendini tümüyle öğretim görevine ve tanrıbilime adadı. Bir yandan, sonraları Pasteur’ün çalışmalarıyla doğrulanacak olan mayalanma konusundaki görüşlerinin Liebig ve Wöhler gibi dönemin en etkili kimyacılarınca kıyasıya eleştirilmesi, öte yandan akılcı ve mekanikçi bilim görüşünden yavaş yavaş uzaklaşıp, tanrıbilimci olan kardeşinin de etkisiyle giderek din felsefesine ve mistik bir dünya görüşüne yönelmesi, bu kararını etkileyen başlıca nedenlerdi. Ardından, Bonn Üniversitesi’nde öğretim görevlisi olmak isteğiyle yaptığı başvuru da geri çevrilince, sözü geçen bilim adamlanndan çoğunu karşısına aldığı Almanya’da başarılı bir gelecekten umudunu kesen Schwann, ülkesinden ayrılıp Belçika’ya yerleşti ve o tarihten sonra pek az bilimsel araştırma yaparak öğretim göreviyle yetindi. 1839-1848 arası Louvain Üniversitesi’nde anatomi profesörü, 1848’den başlayarak Liege Üniversitesi’nde on yıl süreyle anatomi, ardından on dört yıl boyunca anatomi, fizyoloji ve embriyoloji, daha sonra yedi yıl yalnızca fizyoloji profesörü olarak ders verip, 1879’da emekliye ayrıldı. Ayrıca, büyük bir sanayi bölgesi olan Liege’de bulunduğu yıllarda, özellikle maden ocaklarında kullanılacak çeşitli araç ve gereçler tasarlamış, tanrıbilime eskisinden çok daha fazla zaman ayırarak, hücre kuramını, psikoloji ve din öğretilerini de kapsayacak genel bir din felsefesine dönüştürmeye çalışmıştı.
Sindirim enzimi “pepsin’’in yalıtılması
Schwann’ın 1834’ten 1839’a değin Mülier’in laboratuvarında yaptığı deneysel çalışmalarının ilk önemli sonucu sindirim fizyolojisine ilişkindir. Sindirimin kimyasal bir süreç olduğu ve mide özsuyunda bulunan hidroklorik asitin bu süreçte temel rol aynadığı çoktandır biliniyordu. 1834’te sindirim olayını incelemeye başlayan Schwann, katışıksız hidroklorik asitin ve mide çeperlerinden aldığı doku özütlerinin çiğ et üzerindeki etkilerini ayrı ayrı sınadığında, doku özütlerinin katışıksız asitten çok daha fazla etkili olduğunu gördü ve mide özsuyunda hidroklorik asitin etkisini artıracak başka maddeler bulunduğuna karar verdi. İki yıl sonra bu özütleri cıva klorürle işleyerek, mide çeperlerince salgılanan etkin maddeyi bir çökelti halinde ayırmayı başardı. Schwann’m 1836’da elde ettiği ve “pepsin” adını verdiği bu madde, hayvansal dokudan yalıtılmış ilk enzimdi.
Mayalanma olayının açıklaması ve kendiliğinden türeme kuramının çürütülmesi
Aynı yıl mayalanma (fermentleşme) olayını inceleyen Schvvann, alkol mayalanmasından canlı organizmaların sorumlu olduğunu, küçük bir hayvan hücresine benzeyen bira mayasının şekerli çözeltilerde hızla çoğaldığını ve şekerle beslenen bu küçük canlıların sindirim sonucunda alkol ve karbonik asit ürettiğini öne sürdü. Şekerin alkole dönüşmesiyle sonuçlanan bu kimyasal sürecin, ortamdaki canlı hücrelerce başlatılan bir yaşam süreci olduğunu açıklaması kimyacılar arasında hemen hemen 20. yy’ın başlarına değin sürecek uzun bir tartışmaya neden oldu. Schwann, mayanın bir organizma değil kimyasal bir ferment olduğunu öne sürerek mayalanmayı tümüyle kimyasal bir süreç olarak kabul eden ünlü kimyacı Liebig’in yıpratıcı eleştirilerine hedef olduğu bu çalışmasından sonra, çağının en etkili bilim adamlarınca desteklenen dirimselci görüşü çürütecek deneyleriyle yeniden tartışma ortamı yarattı. Dirimselci görüş, canlı maddenin içinde bir “yaşam özü” bulunduğunu ve bu öz sayesinde canlıların elverişli ortamda kendiliğinden türeyebileceklerini savunuyordu. Maya hücrelerine ilişkin gözlemlerinden sonra, kendiliğinden türeme kuramının geçerli olup olmadığını yeniden sınamaya girişen Schwann, kaynatılarak içindeki tüm mikroorganizmalardan arındırılmış et suyunda, bozulmaya yol açacak organizmalar üremediği için hiçbir değişiklik olmadığını göstererek bu kuramın geçersiz olduğunu öne sürdü.
Gene Berlin Üniversitesi’ndeki ilk yılından başlayarak kas kasılmasını inceleyen Schwann, değişik ağırlıktaki yükleri kaldırmak üzere kasılan bir kasın uzunluğunu ölçerek, uyarının şiddetiyle kasılmanın şiddetini karşılaştırmış ve kaslar için ilk gerilim-uzunluk diyagramını çıkarmıştı. Deneysel fizyolojinin başlangıç yıllarındaki önemli çalışmalardan biri olarak övgüyle karşılanan bu incelemesi sırasında, yemek borusunun üst bölümündeki çizgili kasları tanımlamış, ayrıca sinirierin yapısını inceleyerek, çevrel sinir tellerim saran ve bugün Schvvann zarı ya da kılıfı diye anılan koruyucu zarı bulmuştu.
Hücre kuramı
Oldukça kısa bir zaman dilimine sığdırılmış bu önemli çalışmaların ötesinde, Schwann’ın adı biyolojide hücre kuramıyla birlikte anılır. Tüm canlılarda bulunan ortak bir yapı birimi arayışı içinde olan biyoloji bilginleri lS.yy’dan başlayarak çeşitli kavramlar ortaya atmışlarsa da, çağdaş hücrebilimin (sitoloji) ve dokubilimin (histoloji) benimsediği işlevsel yaşam birimine en yakın kavram, Schwann’m tanımladığı hücrelerdir. Berlin Üniversitesi’nde tanıştığı Schleiden’in, tüm bitkilerin yapısının hücrelerden oluştuğunu ve bitkinin büyüyüp gelişmesinin bu hücrelerin çoğalmasından ileri geldiğini savunan görüşlerini benimseyerek, aynı çalışmayı hayvan dokusu üzerinde yapan Schwann, bulgularını 1839’da yayımladığı Mikroskopische Untersuchungen über die Ubereınstimmung in der Stmktur und dem Wacbstum der Tinere und Pflanzen (“Hayvanların ve Bitkilerin Yapısındaki ve Gelişmesindeki Uygunluğa İlişkin Mikroskop Araştırmaları”) adlı yapıtında derledi. Özetle, bitki ya da hayvan, tüm canlıların hücrelerden ya da hücresel kökenli maddelerden oluştuğunu, ortasındaki çekirdiği ve çevresini saran zarıyla hayvan ve bitki hücresinin özdeş olduğunu,bu temel öğeleri taşıyan her hücrenin yaşamın başlangıcı ve gelime süreçlerinin merkezi olan bağımsız bir yapı birimi sayılması gerektiğini öne süren hücre kuramı, fizyolojik süreçlerin incelenmesini hücre düzeyine indirgeyerek, kimyada atom kuramıyla başlayan gelişmelerin biyoloji bilimlerindeki çıkış noktası oldu. Schleiden’in yanılgısını izleyerek, yeni hücrelerin, hücre içinde ya da dışında bulunan, “blastema” adını verdiği kütlesel bir madde içinde ve bir çekirdeğin çevresinde geliştiğini açıklayan Schwann, hücrede olup biten yaşamsal süreçleri ikiye ayırmıştı: Atomların birleşerek molekülleri, moleküllerin de birleşerek hücreyi oluşturduğu “biçimlenme” süreçleri (plastik süreçler) ve gerek hücrenin çekirdek, zar gibi temel bölümlerinde, gerek hücreyi kuşatan “sitoblastema”da (sitoplazma) gerçekleşen kimyasal değişikliklerin yol açtığı “metabolizma” süreçleri. Isı açığa çıkaran bu kimyasal metabolizma olaylarının yalnızca belli bir sıcaklıkta ve özel organik maddelerin eşliğinde gelişebildiğim belirten Schwann, böylece, canlılarda enerji üretimiyle sonuçlanan tüm kimyasal süreçleri tanımlayarak metabolizma terimini fizyolojiye kazandırıyordu.
Hayvan hücresini daha embriyon aşamasındayken incelemeye başlayan Schwann’m, embriyon gelişmesinin bir hücreyle başladığım ve sürekli bölünüp çoğalan hücrelerdeki farklılaşma sonucunda, epitelyum, kemik, kıkırdak, diş, kas, yağ, sinir, kan ve esnek doku gibi değişik doku türlerinin oluşmasıyla organizmanın gelişmesini tamamladığım belirlemesi, hem embriyoloji açısından değerli bir çalışmaydı hem de hayvansal dokunun ilk sınıflandırmasıyla histolojinin doğuşunu haber veriyordu.
• YAPITLAR (başlıca): De necessitate aeris atmospherici ad evolutionem puili in ovo incubito, 1834, (“Döllenmiş Yumurtadan Tavuğun Gelişmesi İçin Atmosfer Havasının Gerekliliği Üstüne”); Mikroskopische Untersuchungen über die Übereinstimmung in der Struktur und dem Waschstum der Tinere und Pflanzen, 1839, (“Hayvanların ve Bitkilerin Yapısındaki ve Gelişmesindeki Uygunluğa İlişkin Mikroskop Araştırmaları”).
• KAYNAKLAR: M. Florkin, Theodore Schuıann et les debuts de la medecine scientifujue, 1956; L. Frederieq, Theodore Schrvann, sa vie et ses travaux, 1884; J. Henle, Theodor Schıvann, Nachruf 1882; R. Watermann, Theodor Schrvann. Leben und Werk, 1960.
Türk Ve Dünya Ünlüleri Ansiklopedisi