HUTCHESON, Francis (1694-1747) İskoç, filozof. Yararcılık’ın temelini atanlar arasında yer almıştır.
8 Ağustos 1694’te Kuzey İrlanda, County Dotvn’daki Drumalig’de doğdu, 1747’de Dublin’de öldü. Babası bir din adamıydı. 1711’de Glasgow Üniversitesi’ne girerek tanrıbilim okudu. 1717’de bu bölümü bitirdikten sonra, 1719’da “Master” derecesi aldı. Dublin’e Presbiteryenler için bir akademi açarak on yıl başında kaldı. 1730’da Glasgow Üniversitesi’nde ahlak profesörlüğüne getirildi. Ölümüne değin bu görevi sürdürdü.
Hutcheson düşüncesini ahlak ve estetik konulan üzerinde yoğunlaştırmıştır. Locke ve Shaftesbury’den büyük ölçüde etkilenmiş bu filozoflardan ilkinin deneyciliğini benimsemiş, İkincisinin de “ahlak duygusu” (moral sense) kavramını alarak geliştirmiştir. İngiliz Deneyciliği’nde davranışları doğru ve yanlış olarak değerlendirmeyi deneye, insanın varlığını koruma güdüsüne ve mutluluk isteğine bağlama eğilimi ağır basar. Hobbes ve Locke, insan doğasını temelde bencil ve ahlakı da ussal bir çıkar arayışı olarak değerlendirirken, Cudworth ve Clarke gibi İngiliz Usçuları buna karşı çıkmışlardır. Onlara göre ahlaksal değerlendirmeler, nesnelerin değişebilir ve değişmez uygunluklarının doğuştan bilgisini kullanan usça yapılır. Locke’u izleyen ahlakçılara göre ise ahlak bilgisi doğru ile yanlışın doğuştan bilgisiyle değil, özel bir ahlak duygusu ya da güdüsüyle temellenir. Ancak Locke gibi düşünenler, bu duygu ya da güdünün doğal bir yeti olduğuna inanırlar. Bunlar arasındaki Shaftesbury, insanın beş duyusu gibi, bir de ahlak duyusu taşıdığını öne süren ilk düşünürdür.
Dış ve İç deney
Ahlak duyusunu Locke’un algı içeriklerini sınıf- 4 landırış yapısı içinde ele alan Hutcheson’a göre beş duyudan oluşan dış deneyin yanı sıra, anlığın kendi içindekileri duyumlayan bir de iç deney vardır. İnsan davranışları dış deneyle algılanır, bunun değerlendirmeşini iç deney yapar. Bir tür iç deney olarak belirlenen ahlak duyusu, anlığın eylemlere ilişkin hoşlanma ya da tiksinme ideleri edinmesidir. Bir eylemin ahlak açısından beğenilir olması, onun hoşa gitmesi, haz vermesidir. Ahlak duyusu ne doğuştan düşüncelere, ne de dinsel bir temele dayanır. O tıpkı görme duyusu gibi insanın doğasına özgü bir yetidir. Ancak kimi insanların kör doğduğu, kimilerinin de görme bozuklukları olduğu gibi, ahlak duyusu olmayan ya da bu duyusu az gelişen kişilere rastlamak da olanaklıdır.
Hutcheson dizgeleştirdiği bu yaklaşımıyla sonuçta kişiye zarar getirse bile başkasının erdemli bir davranışının, erdemli olarak değerlendirilebileceğini savunmuştur, insan, cesaret örneği gösteren düşmanını takdir edebildiği gibi, kendisine yarar getirmesine karşın ahlakça düşük olan bir davranıştan tiksinir, işte buna olanak veren ahlak duyusu ne törelerle ne de eğitimle edinilebilecek bir şey değildir. ıBirini ahlak alanında eğitebilmek için, önce onun ahlak duyusuna sahip olması gerekir. Eğitimin yapabileceği bu duyuyu yaratmak değil, ancak güçlendirmektir.
Erdem ve haz
Ahlaksal değerlendirmeleri böylece açıkladıktan sonra, insanın neden erdemli davranışlara yöneldiği sorusunu yanıtlamaya çalışan Hutcheson’un bu alandaki yanıtı belirgin bir hazcı nitelik taşır. Bentham’ın geliştirdiği Yararcılık’m ana ilkesini ortaya atan Hutc-heson’a göre, insan erdemli davranışa yönelir, çünkü erdemli davranış haz, düşük davranış da acı verir. Başkalarının davranışlarını ahlak açısından onaylamak ya da yadsımak, tek başına insanın kendisinin de ahlaklı davranma eğilimini açıklayamaz. Çünkü davranışlarının ahlakça düşük olduğunu bile bile, bunu sürdüren kişiler düşünülebilir, insanın niye iyi davranmaya yöneldiğini hazlarla açıklayan Hutcheson, mutluluğun amaç olduğunu vurgular. Ona göre amaç, en çok sayıdaki insanın en büyük mutluluğunun elde edilmesidir.
Estetik alanındaki görüşlerini benzer bir temele oturtan Hutcheson iç deney türleri arasında, tıpkı ahlak duyusu gibi bir de, düzenli, uyumlu, etkili nesnelerin değerlendirildiği “güzellik duyusu” bulunduğunu savunmuştur. Biçimsiz, dengesiz ya da çirkin nesneler üretmenin ise, üreten kişiye acı vermeyeceği, ancak düş kırıklığına uğratacağını öne sürmüştür.
Hutcheson’un önemi düşüncesinin özgünlüğünde değil, Shaftesbury’nin görüşlerini geliştiriş biçimindedir. Yaşadığı dönemde etkili biri olarak, Adam Smith’e ders veren Hutcheson’un gerçek önemi, Yararcılık’ın temellerini atması ve bu yaklaşımın güdücü ilkesi olan “ençok sayıdaki insana en büyük mutluluk”u ortaya atışındadır. Böylece 19.yy’m etkili bir akımını ve Bentham ile J.S.Mili gibi düşünürlerin ahlak yaklaşımlarını etkilemiştir.
• YAPITLAR (başlıca): Inquiry into the Original of Our Ideas of Beauty and Virtue, 1725, (“Güzellik ve Erdem Düşünümüzün Kökeni Üzerine Araştırma”); System of Moral Philosophy, (ö.s.), 1755, (“Ahlak Felsefesi Dizgesi”).
• KAYNAKLAR: D.D.Raphael, The Moral Sense, 1947; W.R.Scott, Francis Hutcheson, 1900.
Türk ve Dünya Ünlüleri Ansiklopedisi