KALAVUN ( ? – 1291) Memlûk sultanı. Burcîler’e dayanarak yönetime gelen ilk hükümdardır.
Kalavun, Eyyubîler döneminde Kıpçak İli’nden köle olarak Mısır’a getirildi. Nil Nehri üzerindeki Ravza Adası’nda, Melik Salih Necmeddin Eyyub’un oluşturduğu memlûk (köle) topluluğuna katıldı. Bu nedenle ailesi, doğum yeri ve tarihi konularında hiçbir bilgi bulunmamaktadır. Kıpçak ya da Allan asıllı olduğu sanılmaktadır. Bir söylentiye göre çok güzel oluşu nedeniyle Melik Salih’e bin altına satılmış, bundan ötürü bin anlamına gelen “elfî” takma adı ile tanınmıştı. 1247’de kölelikten azat edildi. Eyyubı ordusuna asker olarak katıldı. Kısa zamanda yeteneğini göstererek yükseldi. Memlûk Devleti’nin kuruluş yıllarında ve özellikle Baybars döneminde başarılar elde etti. Memlûk ordusunun Moğollar’a ve Güneydoğu Anadolu ile Doğu Akdeniz’deki küçük devletlere karşı giriştiği egemenlik sınırlarını genişletme savaşlarında yetenekli bir komutan olarak sivrildi. Baybars’ın yönetimi ele geçirip sultan olmasında rol oynadı. 1271-1272 yıllarında Kilikya’da (Çukurova) açılan seferlerde yeni başarılar kazandı ve hızla yükseldi. Kilikya ordusu komutanı oldu ve uzun zaman bu bölgede kaldı. 1278’de tahta geçen çocuk sultan Sülemiş’e atabek atandı. Bu, altı ay sonraki sultanlığı için ilk adımdı. 1279’da bir saray darbesiyle Memlûk tahtını ele geçirdi. Böylece Mısır’da Bahri Memlûkleri denen ve gücünü Nil üzerindeki Ravza garnizonundan alan köle asıllı sultanların yerine, Kahire Kalesi’ndeki (Burcî) hassa birliklerine dayanan ilk sultan oldu.
Tahtı ele geçirmesi
Kalavun öncelikle Suriye’deki taşkınlıkları yatıştırdı. Moğollar’dan destek sağlayan ve Suriye’de bağımsızlığını ilan eden Sungur al-Askar’ı kendi safına çekmeyi başardıktan sonra Moğol, Frank ve Ermeni birliklerinin ittifakından doğan büyük bir orduyu 30 kasım 1281’de Humus’da yendi. Moğollor geri çekilirken Franklar da bölgede tutunabilme şanslarını Kalavun’la yapabilecekleri barışla olanaklı gördüler. Mısır açısından başarılı antlaşmalara razı oldular. Kalavun, barışa yanaşmayan Kilikya Ermeni Krallığı’na karşı ise yeni birlikler göndererek bu bölgeyi yağmalattı. Mısır’dave Ortadoğu’dadurumunu güçlendirdiği sırada, Moğol tahtında da art arda değişiklikler oldu. Abaka Han 1281’de öldü. Yerini alan Ahmed Tekudâr Han ancak bir yıl başta kalabildi. Ondan sonra başa geçen Argun Han ise Abaka gibi Şamanist’ti ve Müslüman olmayan devletlerle anlaşıp Kalavun’a karşı savaşmayı amaçlıyordu. Argun, Franklar’la, Akdeniz yöresindeki Hıristiyan devletlere ortak cephe çağrısında bulundu. Cenova, Vatikan, Fransa ve Almanya yöneticileri ile mektuplaştı. Gerçi bu girişimleri, Mısır’a yönelik Doğu-Batı ittifakını gerçekleştirmedi, ama Kalavun için fırsat sağladı.
1285’te Frank kontlukları ile antlaşmaları bozarak Lübnan’daki birçok kaleyi ele geçirdi. İki yıl kadar süren Batı Suriye ve Lübnan harekâtının ardından, 1287’de sözde dostluk kurduğu Sungur’un üzerine yürüdü. Suriye kentleri ile birlikte Franklar’ın yönetimindeki Trablusşam ve Batrun gibi önemli merkezler de Memlûk topraklarına katıldı.
Uzunca bir süre Mısır’dan uzakta kalan Kalavun, 1289 yılı sonlarında Kahire’ye döndü. Diplomatik girişimlere önem vererek Cenova, Kastilya ve Sicilya yöneticileri ile dostluklar kurdu. Bu gelişme, Papalık güçleri ile Fransa’yı da Moğollar ve Franklar’la ortaklığa itti. Kalavun bir yandan da Sudan’a ve Suriye’ye düzenleyeceği yeni seferler için hazırlıklarda bulundu.Suriye seferi için gerekçe olarak Franklar’ m çevredeki Müslümanlar’ı gafil avlayıp yakalamalarını, öldürmelerini, ya da kıyıya götürüp korsan gemilerine satmalarını ileri sürdü. Ote yandan, Nubya (Sudan) kralına karşı elde ettiği zaferlerin somut bir sonucunu alamamış, bu geniş ülkeyi sembolik bir vergiye bağlayabilmişti. Bu yüzden, bu ülkeye doğrudan kendisinin komuta edeceği üçüncü bir sefer düzenlemeyi tasarlıyordu. Nihayet bir başka sorun olarak Mısır’da ve Filistin’de sürekli ayaklanma çıkaran Bedeviler gündemdeydi. Kalavun her üç konuya da çözüm getiremeden öldü.
Siyasi ve tarihi önemi
Kuruluşundan başlayarak Moğollar’la savaşmak ve Mısır’daki egemenliklerini savunmak durumunda kalan Memlûk sultanlarının, Baybars’dan sonraki en başarılısı kabul edilen Kalavun, salt Moğollar’ın bölgedeki gücünü ve Mısır’a yönelik tehdidini uzaklaştırmakla kalmamıştır. Baybars’ın siyasetini izleyerek Haçlılar’m (Franklar’ın) Ortadoğu’daki varlığını yok etmeyi de başlıca amaç edinmiştir. Ayrıca, Memlûk tarihinde sülale sultanlığım da yalnız Kalavun kurabilmiştir. Kalavun’un Orta Çağ Mısır tarihindeki bir başka rolü, geleneksel monarşi düzenini oluşturma çabasında belirginleşir. Kendisine özgürlük bağışlayan Melik Salih’in tutumundan esinlenerek oluşturduğu hanedanının sürekliliği için, Türkleşmiş Çerkez-ler’den yeni bir ordu kurmuşsa da sayıları giderek artan ve on iki bine ulaşan Kal’atü’l-Cebel’e yerleşen bu ordu, daha sonraları gerek Kalavun’un soyu için, gerekse Bahrî Memlûkleri için başlıca tehlike olmuştur. Burcî Memlûkleri denen Çerkezler ise ancak Kalavun’un oğlu Halil’in ilk sultanlık yıllarında bağlılık göstermişlerdir. Kalavun, Bahri Memlûkleri’n-den olan kölelikten yetişme komutanların yeni sultanı seçme yetkisini kaldırmış, tahtı kendi oğluna bırakmayı başarmıştır. Böylece, Memlûkler’in ikinci evresinde Kalavun soylu hükümdarların sayısı çoğunluğu oluşturmuştur. Kalavun’un Kahire Kalesi’nde kurduğu saray ve garnizonla gücünü buradan alan Burcî Memlûkleri’nin asıl etkinliği ise bir yüzyıl sonra Berkuk’la başlayacaktır.
Mısır toplumuna refah getiren Kalavun, yapıcı bir hükümdar olarak dikkati çeker. 1285’te yaptırdığı ve çok yönlü hizmet verebilmesi bakımından “külliye” niteliği taşıyan Kahire’deki Kalavun Camisi, bıraktığı yapıtların en önemlisidir. Buradaki cami, medrese, türbe ve diğer binalar özellikle plan bakımından önem taşır. Halep, Şam ve Baalbek kentlerinin bayındırlığı için yatırımlarda bulunan Kalavun, kent kalelerinin yenilenmesi için de çalışmıştır. Döneminde tıp biliminde ilerlemeler olmuş, yaptırdığı medresede türlü hastalıklar için yeni ilaçlar ve tedavi yöntemleri geliştirilmiştir.
• KAYNAKLAR: D. Ayalon, The Mamluks and Naval Povver, 1967; P.K. Hitti, Siyasi ve Kültürel İslam Tarihi, IV, 1981; İbn İyas, Bedaiü’z-Zuhur, 1896; G.Wiet. Histoire de la Nation Egyptienne, IV, 1937.
Türk ve Dünya Ünlüleri Ansiklopedisi