FREUD, Anna (1895-1982) Avusturya asıllı İngiliz psikanalist. Çocuk psikanalizi öncülerindendir.
3 Aralık 1895’te Viyana’da doğdu, 9 Ekim 1982’de Londra’da öldü. Ünlü psikanalist Sigmund Freud’un kızıdır. Viyana’da öğretmen ve psikanalist olmak için öğrenim gördü. Babasının hastalığı sırasında, bakımını üstlendi ve işlerini yürüttü. Bu yakın ilişki sırasında, onun kuramını ayrıntılarıyla öğrenme olanağını buldu. Bir süre ilkokul öğretmenliği de yaptığından, öğrendiklerini çocuklar üzerinde sınadı. 1922’de Viyana Psikanaliz Derneği’ ne üye oldu. 1925’te derneğin eğitim enstitüsünü yönetmeye başladı. 1938’de Alman ordularının Avusturya’yı işgal etmeleri üzerine Yahudi olan ailesiyle birlikte Londra’ya kaçtı ve İngiliz uyruğuna geçti. Londra’da yetim ve kimsesiz çocuklar için bir yurt açtı. 1940-1945 arasında yurdun yöneticiliğini üstlendi. 1947’de Hampstead Çocuk Terapisi Eğitim Merkezi ve Kliniği’ni kurdu, 1952’de bu kuruluşun başına geçti. 1963-1970 arasında çeşitli dönemlerde Yale Üniversitesi Hukuk Okulu ve Çocuk Araştırma Merkezi’nde konuk profesör olarak dersler verdi. ABD ve Avrupa’da birçok konferansa katıldı. Yale, Columbia, Viyana, Chicago gibi üniversitelerden onursal doktor sanını aldı. Uluslararası Psikanaliz Derneği’nin onursal başkanı oldu. Yayımladığı birçok kitap ve makalenin yanı sıra, babasının yapıtlarının derlenmesinde çalıştı. Ayrıca The Psychoanalytic Study of the Child (“Çocuğun Psikanalitik İncelenmesi”) adlı derginin yayın yönetmenliğini yürüttü.
Kuramsal çalışmayla uygulamayı sürekli olarak birlikte yürütmeyi ilke edinen A.Freud, uzun araştırma yılları boyunca, çeşitli çevrelerden çeşitli yaşlardaki çocukların davranışlarını yakından gözleme olanağı buldu. Viyana’da yaşadığı sırada, yeni gelişmekte olan psikanaliz akımını, tüm ayrıntılarıyla incelemişti. Bunun sonucunda, yetişkinlere uygulanan psikanaliz yöntemlerinin çocuklar söz konusu olduğunda yetersiz kalabileceğini, dahası yanlış tanılara yol açabileceğini gördü. Çocukluğun bir evresinde normal görülen bir davranışın, benzer biçimiyle bir yetişkinde ortaya çıktığında hastalıklı sayılabildiğini saptadı.
A.Freud’un savunma mekanizmaları üstüne yaptığı inceleme, hem egonun (ben) yapısının anlaşılması, hem de çocuk psikanalizi açısından önem taşımaktadır. Kişinin çevresiyle etkileşimi içinde, kendisi için korkutucu, tehlikeli olduğunu öğrendiği olgulara karşı bilinçsizce uyguladığı bastırma, A.Freud’un en çok üzerinde durduğu savunma mekanizmasıdır. Çok küçük bir çocukta bu olgu, inkâr biçiminde kendini gösterirken, daha büyük bir çocukta, kendini tehdit eden ortamlardan kaçmak olarak gözlemlenebilir. Yetişkin insanın, kendini çeşitli ortamlardan soyutlaması da, benzer biçimde açıklanabilir. A.Freud, buradan, yaşa göre savunma mekanizmasının işleyişinde değişiklikler olduğu sonucuna varır. Tehlike kaynağının niteliği de kullanılan mekanizmanın belirlenmesinde önemli bir etkendir. Tehlike kaynağı ile özdeşleşme olgusuna örnek olarak, hortlaktan korkan çocuğun kendini hortlak yerine koyması gösterilebilir. Bu incelemelerden Freud’un çıkardığı temel sonuç, savunma mekanizmaları ile egonun gelişmesi arasındaki ilişkidir. Kimi koşullarda belli savunma mekanizmalarının kullanılması normal davranışa işaret ederken, kimi durumlarda patolojik bir olgunun göstergesi sayılabilmektedir.
A.Freud’un normal ve patolojik davranışları ayrıştırma konusunda yaptığı bir başka çıkarsama, insanda egonun gelişimini gösterebilecek gelişim doğrultularının saptanabileceğidir. “Gelişim doğrultusu” kavramı, uyumlu bir kişiliğin oluşumunda duygusal olgunlaşma, bedenin bağımsızlığını kazanması, arkadaş edinme, yapıcı oyunlar oynayabilme gibi olguların tümünü içerir. Gelişim doğrultusunda çocuktan çocuğa görülen farklılıkların kimi içsel nedenlerden, kimi dış etkilerden kaynaklanmaktadır. Bunların tümünü bir kalıba göre açıklayabilmek olanaksızdır. Bu kavram kesin kabul görmemekle birlikte, pedagog ve eğitimciler için yol gösterici olmuştur.
A.Freud, görmeyen çocuklar üzerine yaptığı incelemelerde ise görmenin çocuk gelişimindeki etkisini araştırmıştır. Savaş yıllarında, annelerinden ayrı kalmış çocuklarla da yakından ilgilenmiş, bunun sonucunda anneyle sürekli ilişkinin kesilmesinin, çocuğun gelişmesini geciktirici bir etken olduğu kanısına varmıştır. Bütün araştırmalarını, ailelerle ilişki içinde geliştirmeye özen göstermiştir. Pedagogların, eğitimcilerin, çocuk psikanalistlerinin çocuk kişiliğini bir bütün olarak ele almaları gerektiğini vurgulamıştır.
A.Freud, psikanalize yeni olanaklar sağlayan kişilik tanımlaması (profil) yönteminin de ilk uygula-yıcılarmdandır. Bu araştırmalarının, ego psikolojisinin ve psikanalizin gelişmesine önemli katkısı olmuştur.
• YAPITLAR (başlıca): Das leh und die Abwehrmechanis-men, 1936, (“Ben ve Savunma Mekanizmaları”); Young Cbildren in Wartime (D.Burlingham ile), 1942, (“Savaş Döneminde Genç Çocuklar”); Infants Without Families (D.Burlingham ile), 1943, (“Ailesiz Çocuklar”) Normality and Pathology in Childhood.-Assessments of Development, 1965, (“Çocuklukta Normallik ve Patoloji: Gelişimin Değerlendirilmesi”); Problems of Psychoanalytic Training, Diagnosis, and the Tecbniaue of Therapy, 1966-1970, (“Psikanaliz Eğitimi ve Tanıda Sorunlar, Terapi Tekniği”); Beyond the Best Interests of the Child (J.Goldstein ve A.J.Solnit ile), 1973, (“Çocuğun En İyi Çıkarlarının Ötesinde”); The Writings of Anna Freud, 7 cilt, 1966-1974, (“Anna Freud’un Yapıtları”).
• KAYNAKLAR: S.L. Lustman,“The Scientific Leadership of Anna Freud”, Journal of the American Psychoanalytic Association, XV (810-827) 1967.
Türk ve Dünya Ünlüleri Ansiklopedisi