Hz. Peygamber Mekke’nin fethine karar verdiğinde Medine çevresindeki kabilelere haber göndererek Ramazan ayının başlarında Medine’de toplanmalarını istedi. Ardından Kureyş müşriklerine haber sızmasını önlemek amacıyla Mekke’ye giden yolları tuttu; 10 Ramazan 8/1 Ocak 630’da muhacirler, Ensar ve çevreden toplanan kabilelerle Medine’den hareket etti. Bazı kabileler de yolda orduya katıldılar. İslam ordusunun gözcü birlikleri, yolda Hz. Peygamber’in faaliyetlerini izlemek üzere Hevazin kabilesinin görevlendirdiği bir casusu yakalayarak onun huzuruna getirdiler. Sorguya çekilen casus, Hevazin kabilesinin bazı Arap kabilelerini de yanına alarak Müslümanlara karşı savaş hazırlıklarına başladığını tüm ayrıntılarıyla haber verdi. Peygamberimiz’in emriyle Halid b. Velid tarafından tutuklanan casus, ordu Merruzzahran’da konakladığı esnada kaçtı; fakat Halid tarafından tekrar yakalandı. Halid durumu Peygamberimiz’e bildirdi. O da Mekke’ye girinceye kadar onun tutukluluk halinin devamını istedi. Casus Mekke fethedildikten sonra Peygamberimiz’in İslam’a daveti üzerine Müslüman oldu. Müslümanlar yatsı vakti Mekke yakınlarında Merruzzahran’da konakladılar. Peygamberimiz burada İslam ordusunun gücünü göstermek maksadıyla gece vakti asker sayısınca, yani on bin ateş yaktırdı. Bunu gören ve gelenlerin kim olduğunu bilemeyen Mekke müşrikleri telaşa kapılarak liderleri Ebu Süfyan’ı iki arkadaşıyla birlikte durumu öğrenmek ve şayet Hz. Muhammed’le karşılaşırsa eman almak amacıyla gönderdiler. Ancak Ebu Süfyan ve arkadaşları İslam ordusunun gözcü birlikleri tarafından yakalanarak Hz. Peygamber’in huzuruna götürüldüler. Mekke lideri Ebu Süfyan uzun tereddütlerden sonra Müslüman oldu.
İslam ordusu dört koldan şehre girdi. Hz. Peygamber’in kumanda ettiği birliğin dışındaki birliklerin başında Halid b. Velid, Zübeyr b. Avvam ve Kays b. Sa’d bulunuyordu. Peygamberimiz mecbur kalınmadıkça kan dökülmemesini emretti. İslam ordusu herhangi bir ciddi mukavemetle karşılaşmadan şehre girdi. Peygamberimiz “Bugün Kabe’de savaşın helal olacağı gündür.” şeklinde sözler sarfeden komutan Sa’d b. Ubade’yi azlederek elinden sancağı aldı ve oğlu Kays b. Sa’d’a verdi. Sa’d’ın “Bugün savaş günüdür.” sözüne karşılık “Bugün merhamet günüdür.” dedi. İslam ordusu, güneyden şehre giren Halid b. Velid’in komuta ettiği birlik hariç, mukavemetle karşılaşmadı. Peygamberimiz muhacirlerin başında Mekke’yi kan dökmeden fethetmenin verdiği huzur içinde ilerlerken, şehrin alt tarafında kılıçların parladığını görünce çok üzüldü. Halid b. Velid’e haber göndererek çarpışmaya son vermesini emretti. Halid daha sonra sorguya çekildiğinde, çarpışmayı müşriklerin başlattığını bildirdi. Hz. Peygamber, Mekke’de evlerinin kapısını kapatanların, silahlarını bırakanların, Mescid-i Haram’a ve Ebu Süfyan’ın evine girenlerin emniyette olduğunu duyurdu. Yaralıların, arkasını dönüp kaçanların ve esirlerin öldürülmemelerini emretti. Bunun üzerine Mekkeliler evlerine kapanıp silahlarını sokaklara attılar. Peygamberimiz Zi Tuva mevkiinde durunca insanlar onun etrafında toplandılar. O, Allah’ın kendisine Mekke’nin fethini nasip etmesinden, Müslümanların sayısının çokluğundan ve Allah’a olan tevazuundan dolayı devesinin üzerinde eğiliyor, “Hayat ancak ahiret hayatıdır.” diyordu. Mekke’ye girince Kabe’yi tavaf etti; çevresindeki putları kırdırdı. Kabe’nin bakımını yürüten, anahtarını muhafaza eden Abdüddar ailesinden Osman b. Talha’ya haber gönderip Kabe’nin anahtarını getirterek içeri girdi ve iki rekat namaz kıldı. Öğle vakti gelince Hz. Peygamber, Bilal-i Habeşi’ye Kabe’nin damında ezan okuttu. Namazı kıldırdıktan sonra halka hitabede bulundu. “Ne dersiniz? Şimdi size ne yapacağımızı sanıyorsunuz? “ diye sordu. “İyilik umuyoruz, sen asil bir kardeş ve asil bir kardeş oğlusun.” cevabını verdiler. Bunun üzerine “Ben size kardeşim Yusuf’un dediğini diyorum: Bugün sizi kınamak yok. Allah sizi affetsin. O merhametlilerin en merhametlisidir.” dedi. Konuşmasında tevhid, Allah’ın varlığı ve birliği üzerinde durdu. O’nun eşi ve ortağı bulunmadığını, va’dini yerine getirdiğini, kuluna (kendisine) yardım ettiğini, düşmanları bozguna uğrattığını bildirdi. Cahiliye dönemine ait faizin, kan ve mal davalarının kaldırıldığını, sidane ve sikaye dışındaki kurumların lağvedildiğini duyurdu. Diyet ödenmesi gereken öldürme olayları, varise vasiyet yapılamayacağı, kadının halasının ve teyzesinin üzerine nikahlanamayacağı, değiş tokuş yoluyla mehirsiz evlenmenin olmayacağı gibi bazı hukuki meselelere açıklık getirdi. Cahiliye dönemi kibirlenmelerinin ve atalarla övünmenin kaldırıldığını duyurdu. Bütün insanların Adem’in nesli olduğunu ve onun da topraktan yaratıldığını söyledi. “Allah katında en iyiniz, en fazla takva sahibi olanınızdır.” dedi. Mekke’nin Allah tarafından haram ve dokunulmaz bölge kılındığını hatırlattı ve bu yasağın kendisi tarafından pekiştirildiğini bildirdi. Mü’minlerin kardeş olduğunu söyledi. Kabe’nin anahtarını tekrar Osman b. Talha’ya ve sikaye görevini de eski sahibi amcası Hz. Abbas’a verdi. Temim b. Esed el-Huzai’yi Harem hudutlarının taşlarını yenilemekle görevlendirdi. Peygamberimiz gelişen bir olay üzerine fethin ikinci gününde öğle namazından sonra halka hitap ederek Mekke’nin Mukaddes bölge oluşuyla ilgili hükmü tekrar hatırlattı. Mekke’nin fethinden sonra Hicretin kalktığını ilan etti. Said b. Said’i Mekke çarşısını kontrol için görevlendirdi. Safa Tepesi’nde halkın biatını kabul etti (İbrahim Sarıçam, Hz. Muhammed ve Evrensel Mesajı, 205 vd. ).