FOUCHER, Simon (1644-1696) Fransız, filozof. Descartes’ı eleştirerek Öznel İdealizm’i hazırlayan sonuçlara varmıştır.
1 Mart 1644’te Dijon’da doğdu, 27 Nisan 1696’da Paris’te öldü. Sorbonne Üniversitesi’nde tanrıbilim okudu. Yaşamının sonuna değin Paris’te rahiplik yaptı.
Eski Yunan felsefesinden ve özellikle bu felsefe içindeki ılımlı Kuşkucu akımlardan etkilenen Fouc-her, Descartes’ı da bir ölçüye dek izlemiştir. Felsefi görüşlerini, Descartes’ın ve çağdaşları olan Maleb-ranche ile Leibniz’in kimi savlarını eleştirerek geliştirmiştir.
Foucher, Descartes tarafından ortaya atılan öz-dek ve anlık İkicilik’inin, yine aynı filozofun tasarımcı gerçekçiliğiyle bağdaşmadığını düşünür. Önce, birçok çağdaşının yaptığı gibi, anlık ve özdeğin birbirlerine indirgenemeyen bağımsız tözler olmalarının, aralarındaki nedensel etkileşimi olanaksız bırakacağını öne sürmüştür. Ancak bundan çıkarsadığı sonuç, Malebranche, Geulincx ve Leibniz’in tersine, etkileşimin olanaksızlığı değil, İkicilik’in yanlışlığıdır. Eğer ikicilik yanlışsa, töz iki değil tektir; bu ise anlıktır. Foucher, anlığı ve içeriklerini, Descartes’a uygun bir biçimde kavrar. Ona göre, anlık içeriklerinde uzam (extensio) diye bir şey söz konusu değilse, bu kez, anlık içerikleri olan idelerin, uzamla nitelenen özdeksel fiziksel nesnelerin tasarımları olmaları olanaksızdır. Çünkü, ideler özdeksel nesnelerin en temel niteliği olan uzamdan yoksun iseler, idelerin özdeksel nesnelere benzemelerine ve bu nedenle de onların tasarımları olmalarına olanak yoktur. Benzerliğin söz konusu olmadığı yerde, tasarımlardan da söz edilemez. Bir ide ancak bir nesneye benzeyerek onun tasarımı olabilir. Benzer olmayan tasarım, anlaşılmaz bir düşüncedir.
Duyum ve ide
Descartes’a göre hem duyumlar hem de ideler anlıksaldır. Bütün duyumların nedeni dışevren iken, ancak kimi ideler dışevrenden gelir. Dışevrenin neden olduğu ideler nesnelerin tasarımlarıdır. Oysa aynı nedenden gelen duyumlar nesneleri veremezler. Onlar ancak renk, ses, koku gibi değişken ve nesnel olmayan nitelikleri verirler. Foucher bu temele dayandırılan ide-duyum ayrımını anlamsız bulur. Ona göre eğer hem ideler hem de duyumlar dış evrenin etkileriyseler, her ikisi de nesnelerin tasarımı olabilmelidir. Ote yandan, eğer duyumlar dış nesnelerin tasarımları değilseler, idelerin tasarım olduklarım veya bunlar için dışevren gibi bir neden bulunduğunu söyleyebilmek için tutarlı bir dayanak kalmamış olur. Foucher açısından, Descartes’m öne sürdüğü ve nesnelerin bilgisinin duyum yoluyla değil us yoluyla elde edildiği görüşü, anlaşılabilir bir düşünce değildir.
Foucher, uzamın nesneler için bir öz nitelik olmayacağı düşüncesinde, Descartes’a karşı, Leibniz ile görüş birliği içindedir. Ancak Leibniz’i, bu ortak görüşlerinekarşın,yine de özdek kavramını felsefesinden bütünüyle atamamış olmakla eleştirir. Özdeği tümüyle yadsımamak, hem Leibniz için, hem de Malebranche için özdeğin anlıkla olan etkileşimi konusunda inandırıcılık ve doğruluktan uzak açıklamalara yol açmaktadır. Örneğin Malebranche’m öne sürdüğü ve insanın her isteği üzerine, Tanrı’nın işe karışıp onun gövdesini devindirdiği düşüncesi onaylanamaz. Ote yandan, Leibniz’in etkileşimi, Tanrı’ca önden kurulmuş bir uyum olarak görmesi de Malebranche’m düşüncesini aşamamaktadır. Çünkü burada uyum, yine Tanrı’ya bağlanmaktadır. Oysa Fouc-her’ye göre, Tanrı’yı bir felsefe ilkesi olarak kullanmak yanlıştır. Anlık ile özdek arasındaki etkileşimi “varmış gibi görünüyor” olarak açıklamayı çağdaşlarının düştüğü bir yanılgı diye değerlendirmiş; etkileşimin “varolduğu” onaylandığında, Ikicilik’in ve bir töz olarak özdeğin yadsınması gerektiğine inanmıştır.
Kuşku ve eleştiri
Bir felsefe dizgesi kurmak yerine eleştiriye önem < veren Foucher, eleştirinin ilkelerini, “Akademia Kuş-kuculuk’u” adını verdiği bir öğreti yapısına dönüştürmeye çalışmıştır. Bu, ılımlı bir kuşkucu tutumdur. Descartes’taki bilgi kuramının ontolojiyle tutarlı olmadığını gösteren Foucher, Berkeley’nin görüşlerinin temelini atar. Berkeley’deki idelerin nesnelere benzeyemeyeceği düşüncesi ve birincil ile ikincil nitelikler ayrımının yadsınması, Pierre Bayie aracılığıyla Foucher’den kaynaklanır. Locke ile Descartes’m ortak olan görüşleri açısından Berkeley’nin Locke’a yönelttiği eleştirilerin, otuz yıl önce ilk filizler olarak, Foucher’ce Descartes’a yöneltildiği söylenebilir.
• YAPITLAR (başlıca): Dıssertation sur la recherche de la verite, ou sur lalogique des academiciens, 1673, (“Gerçeğin Aranması ya da Akademicilerin Mantığı Üzerine inceleme”); Critique de la recherche de la verite ou l’on examine en meme-temps une partie des principes de M. Descartes, 1675, (“Descartes’ın İlkelerinin Bir Bölümünün incelendiği, Gerçeğin Aranmasının Eleştirisi”).
Türk ve Dünya Ünlüleri Ansiklopedisi