Hümeze Suresi Kaç Ayettir, Kaçıncı Sure, Neden İndi, Fazileti, Hakkında Bilgi

Hümeze Sûresi. Kur’ân-ı Kerîmin yüz dördüncü sûresi.

Mekke döneminde nazil olmuştur. Do­kuz âyet olup fâsilası yalnızca harfleridir. Nüzul sırası itibariyle otuz ikinci sûredir. Sûre ismini 1. âyette geçen, “baş­kalarını arkadan çekiştirip kötülemeyi huy edinen kimse” anlamındaki hümeze keli­mesinden alır. Aynı âyette yer alan lüme-ze ise “insanları yüzlerine karşı ayıplayıp küçük düşürmeyi huy edinen kimse” de­mektir. Kaynaklar sûrenin Mekkî oldu­ğunda ittifak etmişlerdir. Kıyâme sûresinden son­ra, Mürselât sûresinden önce nazil oldu­ğuna dair rivayetler dikkate alındığında Hz. Muhammed’in peygamber oluşunun üç veya dördüncü yılında indiği söylene­bilir. Bu yıllar, İslâm’ın gösterdiği geliş­me karşısında Mekke müşriklerinin telâ­şa kapılıp onu durdurmak ve engellemek için birtakım tedbirlere başvurdukları ve başta Resûl-i Ekrem olmak üzere müslümanların İleri gelenlerini kötüleyip gözden düşürmeye çalıştıkları yıllardır. Sûrenin Cemîl b. Âmir, Ahnes b. Şerîk. Velîd b. Mugîre veya Ümeyye b. Halef hakkında nazil olduğuna dair rivayetler bulunmaktadır. Zira bunlar, Hz. Peygamber’i ve ileri gelen müslümanları kötüleyip arkadan çekiştirmeyi huy edin­mişlerdi. Ancak âyetteki “li-külli hümezetin lümezeh” İfadesinden bunların bir­kaç kişiden ibaret olmadığı anlaşılmakta­dır. Sûrede bu kişilerin yaptıklarına örnek olmak üzere bir kimseyi arkadan çekiştirip kötülemenin veya kusurlarını yüzüne kar­şı söyleyip hakaret etmek suretiyle küçük düşürmenin çirkinliği vurgulanmaktadır.

Sûre, insan ilişkilerinde temel olan ah­lâk ilkelerinin önemli bir kuralına dikkat çekmektedir. İnsanları arkadan çekiştirip kötülemek ve karalamak, yüzlerine karşı hakaret ederek veya dolaylı yollardan alay edip küçük düşürmeye uğraşmak, sözlü olarak veya el kol, kaş göz işaretleri yapa­rak onların şeref ve haysiyetiyle oynamak ve bunu bir alışkanlık haline getirmek çok kötü davranışlardır. “Vay haline!” diye sö­ze başlayarak bu kötü huy sahiplerini şid­detle kınayan sûre kendilerinin çok daha kötü bir duruma düşeceklerini, acıklı bir azaba uğrayacaklarını bildiren âyetlerle son bulur. Üstelik yığdıkları servete ve sa­yıp durdukları paraya güvenerek insanlarla alay edip kalplerini kıranların, cehen­nemin, adına “hutame” denilen ve içine atılan her şeyi yakıp bitiren, kırıp geçiren özel bir bölümünde azap göreceklerini ha­ber vermektedir. Bu ateş onları yürekle­rinin içinden sarıp yakalayacak, upuzun bir boru içine tıkanıp kalmış gibi çaresiz bırakacaktır. İftiraya ve hakarete uğrayan insanın yüreği nasıl yanarsa dünya malına güvenip herkesi küçük düşürmeye çalı­şan, küstahça inciten hümeze ve lümeze tipleri de böyle bir özel ateşte yanacaktır. Burada, “Ceza suç cinsinden olmalı” kura­lına uygunluk söz konusu olduğu gibi “hu­tame” kelimesinin “hümeze” ve “lümeze” ile aynı vezinde olması dolayısıyla lafız ba­kımından da uygunluk bulunmaktadır ki edebiyatta buna “müşâkele” denir.

Bir önceki Asr sûresinde ebedî kurtu­luşa erecek insanların başlıca nitelikleri gösterilmişti. Bu sûrede İse servet hırsı­na kapılan, zenginliğiyle şımarıp kendini âdeta ölümsüz bir varlık gibi görecek ka­dar küstahlaşan insanlara has ahlâk bo­zukluklarına İşaret edilmekte, aslında Al­lah’ın kullarını sınamak için verdiği, izafî bir değer taşıyan serveti ve genel olarak gücü mutlak bir değer gibi telakki edip bu imkânlara sahip oldukları için kendilerin­de masum insanları tahkir etme hakkı gö­renler ve böylece İnsanların kişilik hakla­rına zarar verenlerin âhirette mâruz ka­lacakları ceza veciz bir şekilde anlatılmak­tadır.

Hümeze sûresinin faziletine dair Übey b. Kâ’b’dan rivayet edilip bazı tefsir kitap­larında yer alan ve Allah’ın Hümeze sûresini okuyana Muhammed ashabının sayısı kadar ecir vereceğini bildiren hadisin uydurma oldu­ğu kabul edilmiştir.

TDV İslâm Ansiklopedisi

Daha yeni Daha eski