Anaksagoras Kimdir, Hayatı, Felsefesi, Hakkında Bilgi

ANAKSAGORAS (MÖ 500-428)

Anaksagoras, MÖ 500 civarında doğmuş ve MÖ 428 civarında ölmüş, antik Yunanlı bir filozoftur. Batı Anadolu'daki Klazomenai (günümüz Türkiye'sinde İzmir civarında) şehrinde doğmuştur. Atina'da yaşamış ve burada dönemin önemli düşünürleri ve devlet adamlarıyla etkileşimde bulunmuştur. Bir süre Atina’da yaşadıktan sonra sürgüne gönderildiği Lapseki’de öldü.

Anaksagoras, doğa felsefesi alanında önemli katkılar yapmıştır. En bilinen görüşlerinden biri, evrendeki her şeyin sonsuz küçük parçacıklardan (homoiomeria) oluştuğunu ve bu parçacıkların birleşip ayrılarak farklı nesneleri oluşturduğudur. Bu parçacıklar sonsuz küçüklükte ve bölünemez olarak düşünülmüştür.

Ayrıca Anaksagoras, evrende düzeni sağlayan bir akıl (nous) olduğunu öne sürmüştür. Bu akıl, evrendeki hareket ve değişimi açıklamak için kullanılmıştır ve Anaksagoras, bu görüşüyle madde ve zihin arasındaki ayrımı ilk kez belirgin şekilde ifade eden filozoflardan biri olmuştur.

Anaksagoras'ın felsefi düşünceleri, özellikle Perikles gibi önemli Atinalı devlet adamları ve Sokrates gibi filozoflar üzerinde derin etkiler bırakmıştır. Ancak, dinsel inançlara aykırı görüşler ileri sürdüğü gerekçesiyle Atina'dan sürgün edilmiştir. Yaşamının son yıllarını Lampsakos (günümüzde Çanakkale civarı) kentinde geçirmiştir.

Eski Yunanlı bilge. Oluşu başlatan temel ilkenin nous denen bir töz olduğunu, araştırmaların duyu verilerine dayanması gereğini ileri sürmüştür.


Hayatı

Anaksagoras, varlıklı ve soylu bir ailede doğmuş olup, gençlik yılları ve öğrenimi hakkında ayrıntılı bilgi yoktur. Bir söylentiye göre Anaksimenes’in öğrencisi olmuştur. İlk bilgilerini doğduğu yörede edindikten sonra İÖ 462’de Atina’ya gitmiş ve burada otuz yıl boyunca yaşamıştır. Bu süre zarfında, Protagoras, Euripides ve Perikles gibi önemli kişilerle yakınlık kurmuş ve onların desteğiyle gözlemlerini ve araştırmalarını sürdürmüştür.

Güneşin güçlü bir ateş yığını olduğunu ve ay ışığının güneşten kaynaklandığını ileri sürmesi, Atinalıların öfkesini çekmiş ve tanrıtanımazlıkla suçlanarak Lapseki’ye göçmek zorunda kalmıştır. Perikles ile olan yakınlığı, bu olayda önemli bir rol oynamıştır.

Yaşamı boyunca toplum olaylarından ve kamu yönetiminden uzak duran Anaksagoras, bilime ve felsefeye adanmıştır. Gökbilim ve matematik alanlarında önemli çalışmalar yapmış ve bu çalışmalar sonraki yüzyıllarda doğal gerçeklere uygun bulunmuştur.

Anaksagoras’ın düşünceleri, kendi yazdığı birkaç küçük bölümde ve Platon, Aristoteles, Hippolites, Theophrastos ve Diogenes Laertius gibi yazarların eserlerinde bulunur. Bu kaynaklardan, deney ve doğa gözlemlerine dayanan bir felsefe anlayışına sahip olduğu ve bu görüşlerini Atina’da yayarak felsefenin gelişimine katkıda bulunduğu anlaşılmaktadır. Atina’dan ayrıldıktan sonra Lapseki’de bir okul kurmuş ve bu okul sonraki dönemlerde Arkhelaos tarafından Atina’da devam ettirilmiştir.

Evren

Anaksagoras'a göre, evren başlangıçta bütün varlık türlerinin özelliklerini içeren düzensiz bir yığındı (khaos). Varlıklar, belli oluş aşamalarına göre bu yığından çıkmıştır. İlk ayrılan varlık katmanları "yakıcı esir" ve "hava"dır. "Yakıcı esir" sıcak, ışınlı ve kurudur; "hava" ise yoğun, soğuk, karanlık olup ıslak özler içerir. Her iki yığın da sonsuz sayıda özü içerdiğinden sonsuz ve sınırsızdır.

Yeryüzünü oluşturan hava katmanı ortada bulunur ve yıldızların yer aldığı sıcak esir katmanı onu kuşatır. Yeryüzü daha katı ve yoğun olup, nous adı verilen bir güç tarafından uyum sağlanmıştır. Yeryüzü, bulunduğu alanın etkisiyle daha yetkin bir gücün etkisi altındadır ve bu güç onu kuşatan varlık katmanındadır. Bu katman, yeryüzünü etkileyerek dairesel biçimde döner, iki ucunu bastırıp yassılaştırır. Bu dönüş sonucu yeryüzünden kopan parçalar, yıldızlar olarak adlandırılır.

Evrenin dönüşü bir burgaç gibi güçlü bir çekim gücü yaratır. Khaos'tan ilk ayrılan "esir" ve "hava" katmanları tüm varlık türlerinden üstündür ve sağlamdır. Bilinen niceliklerin sınırı yoktur, hepsi sonsuzdur. Sürekli bölünme nedeniyle varoluşun sonu gelmez, bu nedenle küçüğün küçüğü, büyüğün büyüğü vardır. Bu varoluş süreci sürekli devam eder, başlangıçtan beri uzayıp gider. Nesneler kendi içlerinde karşılaştırıldığında, küçük olanın kendinden sonra gelenden büyük, büyük olanın da kendinden önce gelenden küçük olduğu görülür.

Varlık türleri

Anaksagoras'a göre, tüm nesneleri oluşturan özler birbirine özdeştir ve bu nedenle her nesne, diğer nesnelerin özelliklerini içerir. Bu özdeş öğeler birleşerek varlıkların birbirine dönüşmesini ve beslenmesini sağlar. "Her nesne her nesnenin içindedir" kuralı tüm varlıklar için geçerlidir.

Nesnelerin özellikleri soğuk, sıcak, yumuşak, katı, kuru, ıslak, aydınlık ve karanlık gibi nitelikleri içerir ve bunlar kesin çizgilerle ayrılamaz. Bu niteliklerin sonsuzluğu, kurucu öğelerin niceliksel sonsuzluğundan kaynaklanır.

Nesnelerin bileşiminde değişiklikler olduğunda, yeni öğeler eklenir veya bazıları ayrılır, bu da değişime yol açar. Doğma, ölme gibi olaylar öğelerin yer değiştirmesidir. Ölüm, bir yok oluş değil, öğelerin ayrılmasıdır; bu nedenle varlıklar yok olmaz.

Evrenin düzenli bir yapıya dönüşmesi, nous adlı üstün, sonsuz ve ölümsüz bir güç tarafından sağlanır. Bu güç, evrendeki tüm devinimlerin nedeni ve yön vericisidir. Devinim, bu noustun etkisi olmadan gerçekleşmez.

“Nous”

Anaksagoras'a göre nous, varlığın oluşturucu özüdür ve tüm devinimlerin, ayrışmanın, birleşmenin, türlenmenin ve düşünmenin başlıca nedenidir. Nous, evrenin ruhu olarak tanımlanır ve diriliği olan, etkili, üstün nitelikli, yaşatıcı ve geliştirici bir erk olarak görülür. Soyut değil somuttur, ancak duyularla algılanan maddelerden farklıdır; ince, arınmış ve başka özlerle karışmamıştır.

Nous'un özellikleri:

Devinmeyi yönetir ve nesnelerdeki değişimlerin kaynağıdır.

Özgür ve bağımsızdır, başka nesnelerle karışmamıştır.

Kendi varlık koşulları dışında bir kurala ihtiyaç duymaz.

Tüm diri varlıkların özünde etkilidir.

Bütün nitelikleri ve nicelikleri içerir.

Başlangıçta bağımsız olan nous, khaos'u düzene sokarak devinim ve oluş sürecini başlatmıştır. Oluş, nous'un itici gücüyle başlar, özlerin birleşip bütünleşmesi ve ayrışmasıyla devam eder. Evrende ölüm, yok olma değil, öğelerin ayrışmasıdır; doğum ise birleşmedir. Nous'un etkisi altında, varlık türleri belli bir düzene girer ve kurucu özler belirli oranlarda birleşir.

Doğa olayları

Anaksagoras'a göre, gök varlıkları, güneş, ay ve yıldızlar yalımlanan taşlardır ve esir katının dönmesiyle daire şeklinde bir yörüngede hareket ederler. Güneş, yıldızların altında yer alır ve en yüksek sıcaklığa sahiptir. Ayın kendine ait bir ışığı yoktur; aydınlığını güneşten alır ve yeryüzüne daha yakındır. Güneş, Peloponnesos'tan biraz daha büyüktür ve tüm yıldızların yörüngeleri yeryüzünün altından geçer.

Yeryüzü yassı olup, güçlü bir hava katmanının üstünde yer alır. Yeryüzünün ıslaklığı, içinde bulunan sular nedeniyle olup, bu sular ırmaklar, göller ve denizler oluşturur. Gökkuşağı, güneş ışınlarının bulutlardaki yansımasıdır ve bağımsız bir varlık değildir. Ay tutulması, yeryüzünün güneşle ay arasına girmesiyle oluşur.

Doğa olayları:

  • Gökkuşağı: Güneş ışınlarının bulutlarda yansıması sonucu oluşur ve fırtınanın habercisidir.
  • Rüzgar: Güneşin havayı seyrekleştirmesi sonucu tutuşan nesnelerin uzaya akın etmesiyle oluşur.
  • Yıldırım ve gök gürültüsü: Yıldızlara çarpan ısının etkisiyle meydana gelir.
  • Deprem: Yeryüzünün üstündeki havanın altındaki havaya çarpması sonucu oluşan büyük sarsıntıdır.
  • Bütün bu olaylar, nous adı verilen oluşturucu ilkenin etkisiyle gerçekleşir.

Bilgi

Anaksagoras'a göre bilmenin kaynağı duyulardır, ancak duyular gerçeği tam olarak bilmemizi sağlayacak nitelikte değildir. Duyu verileri, nous'un düzenleyici etkisiyle kesinlik kazanır. Gördüklerimiz aslında görünmeyenlerin yansımalarıdır. Görme, gözbebeklerinde oluşan görüntülerle gerçekleşir ve bu görüntüler karşıt yapıda nesneler üzerinde yansır. Benzer nesneler birbirine etki etmez; algı, karşıt durumlar aracılığıyla sağlanır. Dokunma, tatma ve koklama gibi duyular da karşıt durumlardan oluşur. Örneğin, sıcağı soğukla, katıyı yumuşakla, acıyı tatlıyla algılarız. Duyular, karşıt etkiler olmadan bu algıları doğrudan sağlayamaz.

Duyum

Anaksagoras'a göre bilginin kaynağı duyulardır, ancak duyular gerçeği tam olarak bilmemizi sağlayamaz. Duyu verileri, nous'un düzenleyici etkisiyle kesinlik kazanır. Görme, gözbebeklerinde oluşan görüntülerle gerçekleşir ve karşıt yapıdaki nesneler üzerinde yansır. Algı, karşıt durumlar aracılığıyla sağlanır; örneğin, sıcak soğukla, katı yumuşakla algılanır. Koku, seyrekleşmiş hava ile dağılır ve büyük gövdeli hayvanlar daha iyi koku alır. İşitme, dıştan gelen sesin beyne girmesiyle olur ve büyük hayvanlar daha iyi işitir. Duyular, karşıt etkiler olmadan algıları sağlayamaz.

Anaksagoras, doğa olaylarını somut varlıklara bağlar ve nous'un devindirici gücüne vurgu yapar. Nous, evrendeki düzeni ve devinimi sağlar, soyut değil somut bir varlıktır. Gök varlıkları, güneş, ay ve yıldızlar yalımlı taşlardır ve esir katının dönmesiyle devinirler. Doğa olaylarının nedenleri doğada aranmalıdır ve bunların oluşturucu ilkesi nous'tur.

Anaksagoras'ın düşünceleri, sonraki filozofları ve yeni felsefi akımların doğmasını etkilemiştir. Nous kavramı, Orta Çağ ve Rönesans'ta tanrısal bir ruh olarak görülmüş, Plotinos'un Yeni-Platonculuk'unda yaratıcı, düzenleyici bir güç olarak anlaşılmıştır. Anaksagoras, somut ve soyut varlığı birleştirerek Dualizm'in öncüsü olmuştur.

Daha yeni Daha eski