Ernst Cassirer Kimdir, Hayatı, Kitapları, Hakkında Bilgi

CASSIRER, Ernst (1874-1945)

Ernst Cassirer, 20. yüzyılın başlarında önde gelen Alman filozoflarından biridir. Epistemoloji, bilim felsefesi ve kültür felsefesi alanlarındaki çalışmalarıyla tanınır. 1874 yılında Breslau, Almanya'da (şu anda Polonya'daki Wrocław) doğmuş ve 1945 yılında New York'ta ölmüştür.

Cassirer'in en etkili eseri, insanların semboller aracılığıyla anlam oluşturduğu ve iletişim kurduğu sembolik formlar felsefesi alanında yazdığı üç ciltlik başyapıtı "Sembolik Formlar Felsefesi"dir (1923-1929). Dil, mit, sanat ve bilim gibi sembolik formların insan kültürü ve dünya anlayışı için temel olduğunu savunmuştur.


Hayatı

Ernst Cassirer, 28 Temmuz 1874 tarihinde Breslau, Almanya'da (bugünkü Polonya'daki Wrocław) doğdu. Yahudi bir ailenin çocuğu olarak dünyaya geldi. Eğitimine Breslau'daki Königliche Maria-Magdalenen-Gymnasium'da başladı ve ardından Berlin Üniversitesi'nde felsefe, dilbilim ve kültür tarihi üzerine eğitim aldı.

Cassirer, doktora çalışmalarını yaparken Kant'ın felsefesiyle ilgilendi ve Kant'ın eserlerini derinlemesine inceledi. Doktorasını 1899 yılında "Kant'ın Bilgi Teorisi'nde İlkelerin Sistemi" adlı teziyle tamamladı.

Akademik kariyerine Berlin ve Marburg Üniversiteleri'nde öğretim üyesi olarak devam etti. 1919'da Hamburg Üniversitesi'nde felsefe profesörü oldu ve 1929'a kadar bu görevde kaldı. Bu dönemde "Sembolik Formlar Felsefesi" adlı eserini yazdı.

Nazilerin iktidara gelmesinin ardından, Cassirer Almanya'dan ayrılmak zorunda kaldı ve 1933'te İsveç'e taşındı. Ardından İngiltere'ye ve son olarak da 1941'de Amerika Birleşik Devletleri'ne göç etti.

Cassirer, Amerika Birleşik Devletleri'nde Yale ve Columbia Üniversiteleri'nde dersler verdi. Ancak sağlık sorunları nedeniyle aktif akademik çalışmalardan emekliye ayrılmadan önce sınırlı bir süre boyunca bu görevleri sürdürdü.

Ernst Cassirer, 13 Nisan 1945'te New York'ta hayatını kaybetti. Ancak fikirleri ve çalışmaları, sonraki yıllarda geniş bir etki bıraktı ve günümüzde hala önemli bir akademik etkiye sahiptir.

İnsan

Cassirer felsefeye insan sorunuyla giriş yapar. Onun çalışmalarının odak noktası "insan nedir" sorusudur. Bu soru etrafında toplanan tüm çözümler, Kant'ın felsefesinden esinlenen idealist bir varlık alanından gelir. Çalışmalarının yöntemi de Kant'ın eleştirel tutumuna dayanır; ancak Cassirer, bu eleştirel yöntemi genişleterek geliştirir. Ona göre, deneyin şeklini belirleyen ve ona anlam katan ilkeler, sabit değil, sürekli bir evrim içindedir.

Cassirer, Kant'ın düşüncelerinde gördüğü sabitliği özellikle anlama yetisinin sentetik a priori yargılarında bulur. Kant'ın yaşadığı dönemin bilim anlayışıyla bağlantılı olduğunu düşünür. Ona göre, Kant'ın döneminde felsefeye ışık tutacak bilimler yeterince gelişmemişti; özellikle fizik, matematik, astronomi ve mekanik gibi alanlarda düşünceyi yönlendiren büyük buluşlar gerçekleşmemişti. Bu nedenle Kant, eleştirel felsefesi gereğince düşüncenin gelişimine olanak tanıyacak bir alan bulamamıştır.

Cassirer'in felsefe sorunlarına çözüm arayışındaki hedefi, Kant'ın sabit bir nitelik kazandırdığı eleştirel akıl eleştirisini genişletmek ve doğa bilimleri ile ahlakı düzenleyen ilkeleri daha kapsamlı bir kültür eleştirisi durumuna getirmektir. Cassirer'in bu anlayışı, özellikle "Sembolik Biçimler Felsefesi" adlı başyapıtında açıkça görülmektedir.

Cassirer, eleştirel nitelik taşıyan felsefesinde "insan nedir" sorusundan yola çıkar. Ona göre insan, sadece "hayvansal akıl" değil, aynı zamanda "sembolik bir varlık"tır. İnsan, yarattığı "sembol evreni"nde yaşar. Bu evren, mitoloji, dil, din, tarih, sanat ve bilim gibi unsurları içerir. İnsan, bu sembollerin yardımıyla düşünce dünyasında bir düzen kurabilir. Bu düzen, deneyimlerini açıklamasına, yaşantılarını yorumlamasına ve evrenle düşünce evreni arasında bağlantılar kurmasına olanak sağlar. Bu nedenle, mitoloji, dil, sanat, din, tarih ve bilim gibi farklı sembol biçimlerinin yapısı ve özellikleri, antropolojinin alanına girer. Cassirer, bu sorunlara "İnsan Nedir" adlı eserinde ayrıntılı bir çözüm arar.

İnsanın bir "sembolik varlık" olarak görülmesi, Cassirer'in geliştirdiği bir düşünme yönteminden gelir. Bu düşünme yöntemi, algı yoluyla elde edilen duyumlar ile onların anlamları arasında bilinçte bağlantılar kurmaya yarayan sembolleştirmeden kaynaklanır. Sembole dayalı anlatım, algı verilerine daha zengin bir içerik kazandırarak bu işlevi yerine getirir.


Simgeleştirme

Cassirer'e göre, Kant'ın yapay imler ve simgeler olarak kavramsallaştırdığı kategoriler ve kavramlar, nesnel bir gerçekliği yansıtacak nitelikte değildir. Ancak bilimsel simgeler, gerçek bir dünya kurar ve bu da bilimin dünyasıdır.

Farklı varlık alanlarının oluşumunu sağlayan sembolleştirme, biçim ve içerik açısından üçe ayrılabilir. Birincisi, anlatısal işlev olan sembolleştirmedir. Tüm "mitos" evrenini dolduran olayların kaynağıdır. Özellikle çoktanrılı doğa dinlerinde, tanrıları yansıtan fırtına, yıldırım, şimşek gibi olaylar tanrısal öfkenin belirtisidir. İkinci tür sembolleştirme, sezgisel işlevdir ve algı verileriyle kavranan evrenin zaman ve mekânla ilişkili nesnelere göre düzenlenmesini sağlar. Üçüncü tür sembolleştirme ise salt kavramsal işlevdedir ve bilimin temelini oluşturan sembollerin, simgelerin ve kavramların, tek tek nesneler arasında ilişkiler kurmaya yarayan ilişkilerin kaynağıdır.

Sembolleştirme, sadece bir işlem olarak düşünüldüğünde yetersiz kalır, içerik kazanması gerekir. Bu içerik, işlemi anlamlı kılan öğedir. Felsefe açısından, sembolleştirmenin çözümlemesi, sembol ile sembol biçimi arasında birlik kurmayı sağlar. Bu birlik, iki nesne arasındaki karşılıklı ilişkilerin bütünlüğüdür.

Cassirer'e göre, sembolleştirme işlemi "bilincin fenomenolojisi"dir. Sembol ve sembol durumuna getirilen nesne veya nesne ile anlam arasındaki çatışma, iki zıt eğilimde ortaya çıkar. Bunlardan biri durağanlık ve denge arayışıdır, diğeri ise değişmeyen sembolik biçimlerin kırılmasıdır.

Cassirer'in kuramına göre dil, sanat, din ve bilim sürekli bir evrim içindedir ve bu evrim, onların yapısından kaynaklanan bir varoluş koşuludur. Bu nedenle her sembolleşme, insan bilincindeki temel işlevini ifade eder ve insanın kendine "ideal" veya sembolik bir dünya kurma gücünü gösterir. Bu kurucu güç kültürdür.

Tarihsel bilinç

Cassirer, tarihsel bilincin kültürle ilişkisini incelerken, bu bilincin tarihini de araştırır. Ona göre, "tarihsel bilinç", uygarlığın ve kültürün yeni bir ürünüdür ve Yunan tarihçilerinden önce bu bilinç doğmamıştır. Ancak Cassirer'e göre, insan zaman sorununun bilincine vararak nesnelerin kökenini araştırmaya başladığında, bunun mitosla ilgili bir köken bulduğunu söylemek zordur. Toplumsal ve fiziksel dünyayı anlamak için, insanların onu mitolojik geçmişle ilişkilendirmesi gerekir. Ancak Cassirer'e göre, bu, gerçek anlamda tarihsel bir yol ayrımı değildir.

Cassirer, fiziksel olgu ile tarihsel olgu arasındaki temel ayrımı ortaya koyar. Fiziksel bir olgu gözlem ve deneyimle belirlenirken, tarihsel olgu geçmişle bağlantılıdır ve onu sadece "anımsamak" mümkündür. Cassirer'e göre, tarihçinin işi, tarihsel olguları tasarıma dayalı bir yeniden kurma ile anlamaktır. Tarihçi için gerçek veriler, geçmişin olayları ve insanları, ancak simgeler aracılığıyla kavranabilir.

Cassirer, Yeni-Kantçı anlayışa, salt bilgisel işlevlere ve bilimsel düşünce biçimine mitosla bağlantılı bir dinsel görüş ekler. Amacı, insanın kurduğu simgeler dünyasının bilimsel nitelikteki dünya ile eşit biçimde çözümlenebileceğini göstermektir.

Ernst Cassirer'in başlıca yapıtları:

"Substanzbegriff und Funktionsbegriff", 1910 - Töz Kavramı ve İşlev Kavramı

"Zur einsteinschen Relativitätstheorie", 1921 - Einstein'ın Görelilik Kuramı Üstüne

"Philosophie der symbolischen Formen", 1923-1929 - Sembolik Biçimler Felsefesi (3 cilt)

"An Essay on Man", 1944 - İnsan Üstüne Deneme

"The Myth of the State", 1945 - Devlet Efsanesi

"Was ist der Mensch", 1960 - İnsan Nedir?


Daha yeni Daha eski