FEUERBACH, Ludwig Andreas (1804-1872) Alman, düşünür. Hegel idealizmine doğa bilimlerine dayalı bir eleştiri getirerek Marxist felsefenin oluşumuna katkıda bulunmuştur.
28 Temmuz 1804’te Bavyera’da Landshut’ta doğdu, 13 Eylül 1872’de Rechenberg’te öldü. Heidel-berg ve Berlin üniversitelerinde tanrıbilim okuduktan sonra etkisi altında kaldığı Hegel’in derslerini izlemek için 1825’te Felsefe Fakültesi’ne girdi. 1825’te Erlangen Üniversitesi’nde “doktor” sanını kazandı ve bu üniversitede, doçent olarak çalışmaya başladı. 1830’da, kendi adını belirtmeden, Hıristiyanlık’ın bencil ve insan özüne yaraşmayan bir din olduğu görüşünü savunan, Gedanken über Tod und Unsterblichkeit (“Ölüm ve Ölümsüzlük Üstüne Düşünceler”) adlı yapıtını yayımladı. Yapıtın kendisinin olduğu anlaşılınca, Feuerbach’m, üniversitedeki görevine son verildi. 1836’da Bruckberg’e çekilerek, Bavyera hükümetinin verdiği bir evde, karısının bir çömlek yapımevindeki hissesinden sağlanan gelirle yaşamaya başladı.
1836-1843 arasında, Genç-Hegelci Arnold Ruge’ nin yönetimindeki Hallische Jahrbücherfür deutsche Wissenscbaft und Kunst dergisinde din ve felsefe üzerine ilk yazıları yayımlandı. Ruge’nin Kari Marx ile çalışmaya başlaması üzerine, onunla ilişkisini kesmesine karşın bu iki düşünürün birlikte çıkarttıkları Dıe Deutsch -französische Jahrbücher dergisinin yayımlanabilen tek sayısına katkıda bulundu. 1848-1849 yıllarında kendisini liberal düşüncenin simgesi sayan öğrencilerin isteğiyle, kısa bir süre, Heidelberg’ de aydın ve işçilere dersler verdi. 1848 devrimci yükselişinin 1849’da bastırılmasının ardından Bruckberg’e çekilen Feuerbach doğa bilimleri ve tanrıbilim konularını içeren yapıtlarının yazımıyla uğraşmaya başladı. Bu arada Sosyal Demokrat Partisi’ne katıldı. 1860’ta karısının yapım evinin iflas etmesi üzerine ailesiyle Nürnberg’e giderek dostlarının yardımıyla yaşamını sürdürdü.
Düşünce ve özdek
Feuerbach, antropoloji ve fizyolojiye dayalı, doğacı-insancı ahlakın temellerini kuracak bir “yeni felsefe” geliştirmeye çalıştı. Bu çabasının ilk aşamasında Hegel’den kaynaklanan düşünceyi, bu dizgedeki çelişkiler bağlamında eleştirir. Hegel, hem anlağın ilkselliğini savunmuş, hem de usun kendisini özdekte gerçekleştirmesi gerektiğini söylemiştir. Gerçeğin ussallığını ve ussalın gerçekliğini belirtirken, usu “saltık öz” düzeyine çıkartmıştır. Daha sonra uzay ve zamana dayalı bir dünyanın gerçekliğini açıklayabilmek için de, özdeğin, düşüncenin yadsınması olduğunu ileri sürmüş ve düşüncenin kendisini özdek durumuna gelerek gerçekleyebileceğin! söylemiştir. Hegel’in bu görüşlerini ele alan Feuerbach, İdealizm’ in gerçekte örtük olarak doğru, gerçek ve duyum-sallığın ise özdeş olduğunu ileri sürer. Ancak Hegel’in duyumlanabilen dünyayı insan benliğiyle, bilinç ve usla donanmış bir saltık varlıkla açıklayabilmek için bu gerçeği görmek istemediğini söyler.
Tanrı ve insan
Feuerbach’ın “yeni felsefe”sinde yabancılaşma kavramı büyük önem taşır. Ancak o, kendisinden önceki filozoflar gibi yabancılaşmayı soyut ve kaçınılmaz bir şey olarak değil, toplumsal örgütlenmenin özel biçimlerinin bir sonucu olarak görür. Ona göre yabancılaşmanın kökü, din kuramlarında yatar. Tanrısal güç mitleri, insanın insanlığını kendi dışına yansıttığı yollardır. Tanrı’ya yüklenen “anlayışlı varlık”, “sevgi”, “ahlak varlığı” gibi niteliklerin, gerçekte insan doğasının gereksinimlerine karşılık olduğunu ileri sürer. Bu nedenle Tanrı, yalnızca insan doğasının dışavurumudur. Kendi özelliklerini din yoluyla doğaüstü bir töze yükleyen insan, ikileşmiş ve yabancılaşmıştır. Feuerbach, bu ikileşmenin nedenini insanın doğa ve toplumun kör güçleri karşısında duyduğu bağımlılık duygusunda bulur. Bu yabancılaşmadan kurtulmak için, Tanrı’yla değil, insanlarla ilgili bir din geliştirmek gerekir.
Feuerbach, modern felsefenin de tanrıbilimce çizilmiş bir örüntüyü izlediğine inanır. Ona göre tanrıbilimin, Tanrı’nm duyumlanabilir yönleriyle, onun var olduğu duyum-dışı alan arasında bir ilişki kurma çabası, kaçınılmaz olarak Tümtanrıcılık’a yol açmıştır. Gerçekte Tümtanrıcılık, “tanrıbilimden kaynaklanan bir Tanrıtanımazlık”tan başka bir şey değildir. Çünkü tanrıbilim yoluyla özdeğin tek gerçek olduğunu ileri sürer ve böylece dinin kendi çözülüşünün başlangıcını göstermeye çalışır.
Duyum ve bilinç
Onun kendi felsefesinin ilk beliti, “Yalnızca duyumlanabilen bir varlık gerçek varlıktır” biçimindedir. Felsefenin temeli, us ve soyutlama değil, insan duyumsallığı ve duygulardır. Düşüncenin öznesi varlıktır. Varlığın, varlık olarak özü ise, doğanın özüdür. Feuerbach, özdekçiliğin tersine, bilinç ve anlığa, varlıkbilim ve bilgibilime dayalı bir yapı tanır. Idealizm’in tersine de, özdeğe gerçek gözüyle bakar. Ancak ne bilinci, ne de özdeği tanrılaştırır. İnsan doğadan,özdekçilerin söylediği gibi,yalnızca bilinciyle değil, bilince açılabilen bir varlık olarak niteliksel değişime girebilmesiyle ayrılır. Bu yüzden insanın özünü anlamak için, özdeksel ve tinsel doğasını ayırmaya çalışmak, yanlıştır. Felsefenin görevi, insanı, doğayı, öteki varlıkları kendi türünden olanlarla ilişki içinde, kendi özünü anlamaya çalışan, bilinçli bir varlık olarak ele almaktır. Feuerbach’a göre insan, ancak bir başka insan, bir “sen”le ilişki içinde anlaşılabilir.
Feuerbach, kendisini bir özdekçi olarak tanımlamakla birlikte insanı yalnızca soyut bir birey, biyolojik bir varlık diye düşünür. Bu nedenle felsefeyi, tanrıbilimin antropolojiye dönüşmesi olarak görür. Doğal süreçlerin yarattığı insan, dünyaya karşı takındığı tutumlarla sevgi duygusu, birlik isteği gibi tutkularını açığa vurur. İnsanın, tüm düşünce ve eylemi ortak duygusal içerikler taşıyan, bir toplum yaratma yetisidir. Çünkü insanın düşlediği, “şenle benin birliği”nden başka bir şey değildir.
Feuerbach, Marx ve Engels’in düşüncelerinin gelişimine din eleştirileriyle katkıda bulunmuştur. Marx ve Engels onun yapıtları üstüne yazdıklarında onun tanımladığı varlığın, değişime kapalı olduğunu, yalnız düşünceyle anlaşılamayacağım ileri sürerek bugünkü duyulur dünyanın nasıl geliştiği konusunda görüş bildirmeyişini eleştirirler.
• YAPITLAR (başlıca): Gedanken über Tod und Unsterb-lichkeit, 1830, (“Ölüm ve Ölümsüzlük Üzerine Düşünce-
ler”); Das Wesen des Christentums, 1841, (“Hıristiyanlık’ m Özü”); Grundsdtze der Philosophie der Zukunft, 1843, (“Geleceğin Felsefesinin İlkeleri”); Das Wesen der Religion, 1846, (“Dinin Özü”).
• KAYNAKLAR: W.Chamberlain, Heaven Wasn’t His Destination: The Philosophy of Ludwig Feuerbach, 1941; F.Engels, Ludwig Feuarbach und der Ausgang der klassichen deutschen Philosophie, 1888.
Türk ve Dünya Ünlüleri Ansiklopedisi