Din Nedir ? Filozoflara, Sosyologlara ve Kur'an'a Göre Din Tanımı

 Din, inanç, uygulama ve organizasyon sistemlerinden oluşur ve insanların davranışlarına ahlaki bir rehberlik sağlar. Dinin inançları, evrenin yapısına ve doğaüstü varlıklara atıfta bulunarak tabiat-üstü terimlerle ifade edilir. Bu inançlar genellikle kozmogoni, tarih felsefesi, psikoloji ve sosyoloji gibi konuları içerir. Ritüel davranışlar, ibadet ve sembolik ilişkileri içeren standartlaşmış pratiklerdir ve müminlerin tabiat-üstüyle ilişkilerini yürütmelerine yardımcı olur. Dini organizasyonlar, topluluğa katılımı, geleneklerin sürdürülmesini ve ihtilafların çözülmesini sağlar. Din aynı zamanda ahlaki değerleri içerir ve Max Weber'e göre, dinin ahlakı, sosyal olaylarla etkileşimin sonucu olarak ortaya çıkar. Din, insanın üstünde bir güce dayanma ihtiyacından doğar ve ilkel dönemlerde insanların görünmez güçlere inanmasıyla başlar. Ancak, bilimsel ve teknolojik ilerlemelerle dinin önemi azalabilir. Din, insanın duygusal ve ahlaki ihtiyaçlarını karşılamak için bir araç olabilir, ancak bazı durumlarda din, güç ve kontrol aracı olarak da kullanılabilir. Sonuç olarak, dinin insan psikolojisi, toplumsal yapı ve ahlaki değerler üzerindeki etkilerini anlamak için farklı disiplinlerden bakış açılarının bir araya getirildiği bir analiz sunulmuştur.




Modern düşüncenin, bilim ve teknolojinin katı dogmalarının, eskiden dini rehberlik olarak gören insanların yerini aldığına dair öne sürülen iddia, özellikle Batı'da artık pek geçerli değildir. Pozitivist düşünce, önceki yüzyılın sonlarında ve bu yüzyılın başlarında Avrupa'da belirleyici olmuş olsa da, çağdaş uygarlık seviyesi hedefine ulaşmada geniş bir kabul görmemiştir. Bu dönemde ortaya çıkan varoluşsal endişeler ve dini kaygılar, pozitivizmin geçersizliğini göstermiştir.

Oswald Spengler gibi sosyologlar, Batı medeniyetinin dinsiz bir geleceğe doğru gittiğini öngörürken, diğer filozoflar ve bilim insanları dinin insanlığı gerçek mutluluğa yönlendireceğini savunmuşlardır. Öte yandan, pozitivist din anlayışının çöküşüne dair işaretler, insanların teknolojinin hakim olduğu toplumlarda bile din arayışlarına yönelmeleri ve yeni dinlerin ortaya çıkmasıyla ortaya çıkmaktadır.

Din, sadece eski inançlarla sınırlı bir kavram değildir. Batılı düşünürlerin dini tanımlamaları genellikle Hristiyanlık merkezlidir ve dinin laik ve dünyevi bir kimlik kazandığı bir perspektife sahiptir. Ancak, dinin aslında farklı anlamları ve işlevleri olduğunu göstermek önemlidir. Kur'an'daki kullanımlarına bakıldığında, dinin ceza, yasa, ahlaki yasalar bütünü, sistem, kulluk, barış düzeni gibi çeşitli anlamları vardır.

Din, tek bir sistem olarak görülemez; insanın bireysel ve toplumsal hayatını düzenleyen bir sistemdir. Ancak, bu sistemdeki hedef dünya mutluluğu değil, Allah'ın hoşnutluğu ve öte dünya mutluluğudur. Din, insanın fıtratına yerleştirilmiş ve ondan çıkartılamayan bir kavramdır.

Son olarak, dinin terim anlamı incelendiğinde, insanın Allah'a olan borcunu yerine getirmesi, onun gönderdiği hükümleri uygulaması ve böylece Allah'a itaat etmesi gerektiği vurgulanır. Bu, insanın Allah'a karşı olan sorumluluğunu ve bağlılığını ifade eder.

Din, Arapça kökenli bir kelime olup "Dâlyenun" harflerinden oluşur. Türkçe'ye aynı söyleyişle geçmiştir ve hem İslam öncesi Arapçasında hem de Kur'an ve hadislerde sıkça kullanılmıştır. Bu sebeple, İslam tarihinde geniş bir şekilde yer alırken, ilmi ve edebi eserlerde, sözlü ve yazılı metinlerde önemli bir konuma sahiptir. İslami ilimlerin anahtar terimlerinden biri olarak kabul edilir ve Kur'an ve hadislerdeki kullanımları detaylıca incelenir.

Sözlük anlamında "din":

İyi ya da kötü kargılık, ceza.

Adet ve alışkanlık.

İtaat, zillet ve bağlılık, üstünlük sağlama.

Egemenlik, mülk, hüküm.

Tevhid, Allah'a ibadetin her türlüsü.

Bir şeye zorlanmak.

Aziz ve zelil olmak.

İtaat etmek veya asi olmak.

İyi ya da kötü bir şeyi alışkanlık haline getirmek.

Terim anlamında ise "din", Yüce Allah'ın kullarının faydasına hakikate ulaşmaları için peygamberler aracılığıyla gönderdiği şeriatı ifade eder. Din, inanç ve amel konularını kapsar ve her peygamberin getirdiği ilahi buyrukları içerir. İslam, iman ve ihsan gibi kavramlar da dinin içeriğini oluşturur. Din ile Allah'a itaat ve ibadet edildiği için "Allah'ın Dini" olarak da adlandırılır. Din, hak din ve son din olan İslam'ı tanımlamak için kullanılır, çünkü İslam Allah katında geçerli tek dindir.

Kur'an-ı Kerim'de "din" terimi, terim anlamıyla beraber çeşitli kullanımlarıyla yer alır. Bu kullanımları inceleyerek daha yakından anlayabiliriz.

Rağıb el-İsfahani'ye göre, "din" kelimesi Kur'an'da genellikle "itaat, ceza (karşılık)" anlamında kullanılır ve şeriatla ilgili olarak kullanılan bir terimdir. Ayrıca "millet"e benzeyen bir mana taşır ve şeriata bağlılık ve itaati ifade eder. Örneğin, Nisa Suresi 125. ayette "din" kelimesi itaat anlamında kullanılırken, Bakara Suresi 256'da "Din'de zorlama olamaz" hükmü de yine itaati vurgular. Aynı şekilde, Al-i İmran Suresi 83. ayette geçen "Allah'ın Dini" ifadesi İslam'ı kasteder.

Damegani'ye göre ise Kur'an'da "din" kelimesi beş anlamda kullanılır:

Tevhid (birliğe inanma)
Hesap (muhasabe)
Hüküm ve Yargı
Dinin bizzat kendisi (İslam)
Millet (toplum)
Bu açıklamaları dikkate alarak, Mevdudi'nin Kur'an-ı Kerim'de "din" kelimesine ayırdığı değerli incelemesiyle, "din" kavramının Kur'an'daki kapsamlı düzenini anlayabiliriz. Mevdudi'ye göre, "din" kelimesi Kur'an'da dört unsuru ifade eder: Hakimiyet ve egemenlik, bu egemenliğe itaat etmek, bu otorite altında fikri ve ameli düzen ve buna bağlılık veya karşı gelmenin mükafat veya cezası. Bu şekilde "din" kavramı Kur'an'da eksiksiz bir düzeni ifade eder.

Hadislerde "din" kelimesinin farklı anlamlarda kullanıldığını görmek ilginçtir. İşte bu kullanımların birkaçı:

Boyun eğmek, itaat etmek ve ibadet etmek anlamında kullanılır. Bir hadiste, "Akıllı kişi, nefsine boyun eğen ve onu Allah'a ibadet ettirendir." ifadesiyle bu anlam vurgulanır. Başka bir hadiste ise, "Kureyş'ten söyledikleri takdirde bütün Arapların kendilerine boyun eğecekleri bir tek söz söylemelerini istiyorum." şeklinde kullanılır.

İnanç ve ibadet anlamında da kullanılır. Örneğin, "Kureyş ve onlar gibi inanıp ibadet edenler, Müzdelife'de vakfe yaparlardı." hadisinde bu anlam vardır.
Karşılık, ya da ne ekersen onu biçersin anlamında da kullanılabilir. "Nasıl davranırsan, öyle karşılık görürsün." şeklinde bir hadiste bu anlamı buluruz.
Kahretmek, mecbur etmek, egemen ve hakim olmak anlamında da kullanılır. Bu anlamda Allah'ın "ed-Deyyan" ismiyle ilişkilendirilir.
Ayrıca, "millet" ve "şeriat" gibi kavramlar da hadislerde önemli yer tutar. "Millet", genellikle peygamberlere izafe edilerek kullanılırken, "şeriat" ise yüce Allah'ın koyduğu hükümleri ifade eder. Din, millet ve mezhep arasındaki farklar da incelendiğinde, dinin Allah'a, milletin Rasul'e ve mezhebin Müctehid'e nisbet edildiği görülür. Bu terimlerin farklı anlamları ve ilişkilendirildikleri kavramlar, hadislerde derin bir anlam zenginliği sunar.

Din, genelde doğaüstü, kutsal ve ahlaki unsurlar içeren inançlar ve ibadetler bütünü olarak tanımlanır. Çeşitli ayinler, uygulamalar, değerler ve kurumlar içerir ve farklı kültürlerde ve topluluklarda çeşitli biçimlerde ortaya çıkar. Din kavramı, bazen inanç terimiyle eş anlamlı olarak kullanılırken, bazen de inanç sözcüğü din teriminin yerine kullanılır. Dinin farklı biçimlerde var olduğu, çeşitli kültürlerde, topluluklarda ve bireyler arasında farklılık gösterdiği görülür. Arapça kökenli olan din terimi, köken itibariyle "yol, hüküm, mükafat" gibi anlamları içerir.

Din kavramı, Encyclopedia.com'da "Din, bireylerin davranışlarını değerlendirebilecekleri bir kurallar bütünü ve evreni açıklayabilecekleri bir düşünce çerçevesi sunan bir düşünce, his ve eylem sistemi" olarak tanımlanır. Türk Dil Kurumu sözlüğünde ise "Tanrı'ya, doğaüstü güçlere, çeşitli kutsal varlıklara inanmayı ve tapınmayı sistemleştiren toplumsal bir kurum, diyanet" ve "Bu nitelikteki inançları kurallar, kurumlar, töreler ve semboller biçiminde toplayan, sağlayan düzen" olarak tanımlanır.

Dinin genel özellikleri arasında doğaüstü bir nitelik taşıması, kutsal olması, değişmezlik (dogmatik) ve gönülden bağlılığı gerektirmesi bulunur. Dinin, inananlar üzerindeki etkisi ve taşıdığı öğeler, farklı dinlerde büyük çeşitlilik gösterir.

Din kavramının tarihine bakıldığında, tam olarak belirlenebilir bir kronoloji olmasa da, arkeolojik kazılar ve kültürel gözlemler sayesinde farklı din tipleri, formları ve anlayışları tanımlamak mümkündür. Bugün, dünya çapında yaygın olan çeşitli dinler arasında Hıristiyanlık, İslamiyet, Hinduizm, Budizm, Musevilik gibi dinler bulunurken, birçok geleneksel ve bölgesel inançlar da mevcuttur.

Dinlerin yaygınlığı ve inanan sayısı, dünya genelinde farklı ülkelerde ve bölgelerde değişiklik gösterir. Dini mezheplerin inananlara göre sıralanmasında Roma Katolik Kilisesi, Hristiyanlık'taki en büyük mezhep iken, Sünnilik İslam'da ve Vaişnavizm Hinduizm'de en büyük mezheplerdir.

Dinle ilgili konular, inanç sistemlerinin anlaşılmasıyla sınırlı kalmaz, aynı zamanda kültürel, sosyal ve tarihsel etkilerini de içerir. Dinlerin çeşitliliği ve inançlar arasındaki etkileşimler, insanlığın tarihini ve kültürel çeşitliliğini anlamak için önemlidir.

Dinle İlgili Bazı Konu ve Anlayışlar



Din ve bilim arasındaki ayrımları özetlemek gerekirse:

Dinî bilgi, çoğu dindar için dini liderlerden, kutsal metinlerden veya kişisel ilhamdan elde edilir. Bazı dinlere göre bu bilgi her türlü soruya cevap niteliği taşırken, bazılarına göre hayata etki eder ve gözlemle elde edilen bilgiyi tamamlar. Bazıları ise bu yollarla elde edilen bilgiyi kesin ve asla yanılmaz olarak kabul eder. Ancak dinî bilginin tanımı ve anlaşılma biçimleri din, mezhep ve bireyden bireye değişir.

Bilimsel bilgi ve yöntem ise doğrudan dünya ile temas eder ve sadece fiziksel evrenin kozmolojik sorularına cevap arar. Tüm bilimsel bilgi şüphe ihtimali taşır ve daha sağlam kanıtlara dayanarak sürekli gelişmeye açıktır.

Din, Felsefe ve Metafizik
Dini ve bilimsel öğretiler arasında felsefi bir bakış açısı olan metafizik yer alır. Bu yaklaşım, evrenin, insanlığın ve Tanrı'nın doğası hakkında mantıksal yargılar çıkarmaya çalışır. Din ve bilim arasındaki anlaşmazlıkları çözmek için geliştirilmiş önemli bir felsefi araç Occam'ın usturasıdır, ancak bu argüman sıklıkla bilimi desteklemek için kullanılır.

Felsefenin epistemoloji alanı, insan bilgisinin doğasını, sınırlarını ve doğru ile yanlış arasındaki ayrımı sorgular.

Ezoterizm ve Mistisizm
Mistisizm, mantığın aydınlanmanın tek yolu olmadığını savunur ve çeşitli fiziksel disiplinlere odaklanır, örneğin yoga, açlık ve sema gibi. Mistikler, kişisel deneyimlerle mutlak gerçeğe veya Tanrı'ya ulaşılabileceğine inanırlar.

Ezoterizm ise entelektüel anlayışa dayanır, gizli bilginin varlığına inanır ve ruhsal uygulamalara önem verir. Özellikle ruhsal disiplinlere vurgu yapar ve gelişmiş kişilere açık olan 'gizli' bilginin kuşaktan kuşağa aktarıldığına inanır.


Yorum ekle...

Konu hakkında yorum ya da düşüncelerini paylaş...

Daha yeni Daha eski