Halit Ziya Uşaklıgil Kimdir, Kısaca Hayatı, Roman Anlayışı, Romancılığı, Hakkında Bilgi

Halit Ziya UŞAKLIGİL Romancı, yazar (İstanbul 1866-1945).

Fatih Askeri Rüştiyesi’nde ve İzmir Rüştiyesi’nde öğrenim gördü. Fransızcadan çeviriler yaparak yazı hayatına atılan Uşaklıgil, 1884’te İzmir’de, iki arkadaşıyle birlikte Nevruz adlı bir dergi çıkartmağa başladı. 1886’da da bir arkadaşıyle Hizmet adlı günlük gazeteyi kurdu; bu gazetede ilk hikâyelerini ve ilk romanlarını tefrika etti. Otuz yaşlarındayken Edebiyatı Cedide topluluğuna katıldı ve Serveti Fünun dergisinde Mai ve siyah, Aşkı memnu romanlarını yayımladı. Kırık hayatlar’ın yayımı ise yarıda kalmış, eser ancak 1924 yılında basılabilmiştir. Tanzimat’ta fransız edebiyatından çeviriler ve taklitlerle başlayan romanımız, acemilik döneminden Halit Ziya Uşaklıgil ile kurtulmuştur denebilir. İlk gerçek Türk romancısı diye anılan Uşaklıgil, fransız gerçekçilerinin roman anlayışını kavramış, gözleme dayanarak ve kişilerin psikolojisiyle olaylar arasında sıkı bir nedensellik bağı gözeterek ele aldığı konuları tarafsız bir tutumla anlatmağa çalışmıştır. Ne var ki Uşaklıgil’in ilk eserlerinde romantizm ağır basar. Bu dönem romanlarında, okurun özellikle acıma duygularına seslenebilmek için romantik, hüzünlü aşk konularını işleyen genç yazarın Nemide ve Bir ölünün defteri gibi eserlerinde hemen hemen aynı temayı görürüz. Bu acemilik eserlerinde olayların gelişimi ve sonuç, kişiliklerden ve kişilerin içinde bulunduğu koşullardan doğmaz; kişileri kendi amacına uygun davranışlara iten yazar, acıklı sonu da yine kendisi hazırlar.

Uşaklıgil’in ilk olgunluk romanı sayılan Mai ve siyah, Babıâli çevresini ele alarak gerçekçi bir eser verme yolunda olan yazarın daha önceki yapıtlarından ayrılır. Burada eserin kahramanı Ahmet Cemil’in sonunu hazırlayan kendi kişiliğidir diyebiliriz. Olay örgüsüyle karakterler arasındaki bağlantı daha iyi kurulmuştur. Yine de, ilk eserlerindeki romantik çizgi Ahmet Cemil’in kişiliğinde karşımıza çıkar ve bu romantik yönüyle Ahmet Cemil, Edebiyatı Cedide’nin hayata ve sanata bakışını da yansıtır.

Halit Ziya Uşaklıgil’in, fransız gerçekçilerinden öğrendiklerini başarıyla uyguladığı en önemli romanı Aşkı memnu’ dur. Boğaziçi’nde bir yalıda geçen romanın o-laylan, -başlıca beş kişinin arasındaki ilişkilerden doğar. Yazar, bu belli kişileri biraraya getirdikten sonra kendi hallerine bırakır ve durumun, bulundukları koşullar altında nasıl kaçınılmaz bir şekilde
gelişeceğini, matematik bir denklem çö-zer gibi göstermeğe çalışır. Kişilerin davranışını sosyal çevre, yetiştiriliş, hattâ irsiyet gibi nedenlere bağlamaktan yana olduğu için, yarattığı kişileri yargılamaktan kaçınır. Amacı ders vermek ya da bir tezi savunmak değildir. Uşaklıgil, sağlam yapılı iyi bir roman yazmak istemiş ve gerçekten türk romanına Aşkı memnu ile, yapı ve teknik bakımından büyük bir atılım kazandırmıştır.

Son romanı Kırık hayatlar’da konu yine yasak aşk ve evliliktir. Mutlu bir ailenin yasak aşk yüzünden sarsılışını işlerken, onların çevresindeki daha birçok evliliğin çeşitli nedenlerle yıkılışını da anlatan yazar, Aşkı memnuda tek ailede incelediği konuyu, sanki daha toplumsal bir roman yazmak için topluma yaymış ve genişletmiş gibidir. Bununla birlikte Aşkı memnu daha başarılı bir romandır, çünkü bir tek ailede ele alman bu konu kendiliğinden, zorlamasız gelişir. Kırık hayatlarda, ise birtakım evlenmeler, boşanmalar, ihanetler, çapkınlıklar belli bir fikri örneklendirmek için biraraya toplanmış izlenimini bırakır. Yazar önceden düşündüğü bir fikre sonradan hayat üflemek istemiş, fakat esere yeteri kadar can verememiştir.

Halit Ziya Uşaklıgil’in romanlarındaki gelişme romantizmden gerçekçiliğe doğru bir çizgi izler diyebiliriz. Ne var ki bu usta romancı kişisel mutluluk üzerinde durduğundan ve özellikle aşk konusunu işlediğinden, gerçekçiliğe doğru gelişmesi de daha çok bu alanda olmuştur. İlk romanlarında evlilikten önceki romantik aşk ve hayal kırıklıklarını dile getirdiği halde, Aşkı memnu ve Kırık hayatlarda, yasak aşk, cinsel tutkular ve gerçek hayatta rastlanan evlilik sorunlarını daha gerçekçi bir yöntemle deşer. Uşaklıgil, büyük fransız gerçekçileri gibi bir dönemin sosyal gerçeklerini yansıtmış değildir. Belki koyu istibdat yıllarında yazmış olması, toplumsal sorunlara değinememesinin nedenini açıklar. Ama, öyle de olsa, romancı olarak Uşaklıgil’in ilgi alanı sınırlıdır. Toplum sorunlarına elatmadığı gibi, mutsuz aşk, yıkılan-yuvalar, kınlan kalpler temasının dışına da nadiren çıkar. Romanda olduğu kadar türk hikâyeciliğinin başlangıcında da Uşaklıgil’in önemli yeri vardır. Romanlarındaki kahramanlan daha çok aydın veyfı varlıklı kişilerden seçtiği halde, hikâyelerinde küçük esnaf, hizmetçiler, halayıklar gibi fakir halk tabakasıyle de ilgilenmiş ve on-lann kaderine ilgiyle eğilerek acılarını dile getirmiştir.

Halit Ziya Uşaklıgil, eserlerini Edebiyatı Cedide’nin yarattığı süslü ve ağdalı bir üslûpla yazmıştır. Bu, halkın değil, seçkin bir zümrenin anlayabileceği bir dildir. Fakat sonradan yazar, dil konusunda düştüğü bu hatayı anlamış ve romanlarının yeni baskılarında dili sadeleştirmek gereğini duymuştur.

Daha yeni Daha eski